ELİZABETH PENDRAGON

Bugün büyük gündü onun için.Sabahın ilk saatlerinde uyandı. Hemen kahvaltısını yapıp giyindi. Evden çıktığında arkadaşları onu kapının önünde bekliyordu. Hemen onların yanına gitti.
Evet. Herkes hazır mı?
Biz hazırız. Sen de hazırsan sorun yok
.Hemen arabalara atlayıp yola çıktılar.Yol epey uzun olduğu için muhabbet etmeye başladılar. Bir yandan da klasik caz çalıyordu. Etrafları alabildiğine ormandı.
Evet arkadaşlar. Bugün için ne getirdiniz yanınızda.
Ben başlayayım. Benim yanımda bir avcı tüfeği var.
Sen fazla ağır kaçmışsın. Benim yanımda sadece bir avcı bıçağı var.
ee sen ne getirdin Elizabeth.
Benim yanımda herzamanki gibi ok takımım var.
Vazgeçemiyorsun dimi şu ok merakından.
Hiç öyle şey olur mu? Ben çocukluğumdan beri sadece okla avlanıyorum biliyorsunuz.
Ya bir kere de farklı Birşeyle avlansan olmaz mı?
Tamam olur ama okumu yanımdan ayıramam. Ama bu sefer yanımda bıçak da var.
İşte ya sonunda farklı bir alet.
Evet o yüzden de bugün en çok ben avlanacağım.
Göreceğiz.
Görürsünüz.
Muhabbeti kesip hepsi şarkının ritmine ayak uydurmaya başladılar. Dağın eteğine yaklaşında arabaı durdurdular. Buradan ilersini yürüyerek devam ettiler. Yürüye yürüye dağın tepesine eriştiler.
Evet arkadaşlar bu sefer nereye gidiyoruz.
Şelalenin oraya.
Elizabeth sen bundan emin misin. Çok teklikeli orası. Sen de biliyorsun.
Evet biliyorum. Ama bu sefer içimde bir his var güzel şeyler aylayacağız. Hadi ama Emma o kadar da korkmana gerek yok.
Ben korkmuyorum sadece biraz endişeliyim. Jack sen de Bir şey söyler misin. Yapmak istediğinin bir çılgınlık olduğunu ona söyler misin.
Ben ne diyebilirim ki. Ama hiç de fena olmaz Emma.
Tamam vazgeçtim. Ne yaparsanız yapın ama ben bu işin içinde yokum. Siz birlikte gidin.
Tamam ama sen de hemen eve gideceksin. Buralarda fazla oyalanmanı istemiyorum.
Tamam Elizabeth. Görüşürüz. Dikkat edin kendinize.
Elizabeth ve Jake hemen yola koyuldular. Büyük kanyonu geçip şelalenin oraya geldiler. Şelaleden o kadar güzel akıyordu ki sular. İnsan bütün gün orada öylece durup seyredebilirdi. Elizabeth hemen şalelenin yanına doğru yola koyuldu. Şelalenin yanına gittidinde Jack'i de yanına çağırdı.
Hey Elizabeth ne yapıyorsun şelalenin dibinde. Düşeceksin şimdi.
Ben bir yere düşmem ama sen güzel Bir şey görmeye hazır mısın?
Nasıl güzel Bir şey ?
Hadi beni takip et.
Elizabeth şelalenin kenarına geçip bir anda gözden kayboldu.
Elizabeth nerdesin? Seni göremiyorum.
Elizabeth şelalenin kenarından tekrar çıkıp Jack'i yanına çağırdı. Jack'in elinden tutup onu şelalenin arkasına geçirdi. Jack gördükleri karşısında çok büyülendi. Muntazam bir yerdi burası.
Elizabeth sen burayı nereden biliyorsun. İnanamıyorum.
Babam ben küçükken beni buraya getirirdi. Avlanmak için güzel bir yer olduğunu düşünürdü.
Bence de çok güzel bir yermiş.
Evet Jack hazırsan avımızı bekleyebiliriz.
Tamam bekleyelim.
Şuan av sezonunun en güzel zamanındayız. Çok şanslı çıkacaz biz bu işten.
Haklısın. Çok şanslıyız senin sayende.
Elizabeth ve Jack birlikte avlarını beklemeye başladılar. Aradan 1 saat geçmişti ki şelaleye bir hayvan geldi. Jack hemen ayağa fırladı ve tüfeğine sarıldı. Elizabeth da ayağa kalktı fakat Jack kadar heycanlanmamıştı. Birlikte hayvanı gözlemeye başladılar. Jack tam ateş edecekti ki Elizabeth onu durdurdu.
Ne oluyor Elizabeth. Neden durdurdun şimdi beni.
Hayır Jack. Bugün avlanmayacağız. Sadece seni buraya getirdim. Burayı göstermek için. Ben sadece yolda karşımıza bir hayvan çıkarsa diye malzemeleri yanıma aldım. Ben yokken avlanabilirsin ama şimdi olmaz.
Tamam Elizabeth sen nasıl istersen.
Ama peki bir şey sorabilir miyim sana?
Tabi sorabilirsin. Dinliyorum.
Neden Emma ya bunu söylemedin. Neden buraya bunun için geldiğimizi söylemedin.
Ben ona bilerek söylemedim. Bana güvenip de gelmesini beklerdim ondan. O gelmek istemedi benim hatta saçmaladığımı düşündü. Ona sadece şaleleden bahsetseydim gelecekti. Başka türlü gelmeyecekti. Ama sen onun gibi yapmadın geldin. O yüzden hak eden kişiye ben burayı gösterebilirim.

Arkadaşlık, dostluk karşındaki kişiye koşulsuz şartsız güvenmektir.