Holdric Legend
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hogwarts School of Witchcraft and Wizardry
 
AnasayfakapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Amy....

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Amy N. Brooke
Hufflepuff 3. Sınıf
 Hufflepuff 3. Sınıf
Amy N. Brooke


Kadın Rp Partneri : Yok..
Kan durumu : Safkan
Mesaj Sayısı : 254
Kayıt tarihi : 26/02/10

Amy.... Empty
MesajKonu: Amy....   Amy.... I_icon_minitimePaz Şub. 28, 2010 12:24 pm

Steampunk Magic'e koyduğum RP'den alıntıdır. ^.^ Eğer bir sorun varsa yeni bir RP de yazabilirim.

...
Ölüm dosttur bize,
Korku ile baktığımız ama hep sığındığımız,
Ne zaman umudumuzu kaybetsek,
Ne zaman çıkmaz yola sapsak...
Ve sevgilinin her elvedasında,
Sığınabileceğimizi düşündüğümüz tek dosttur.
...

Ne yazık ki, ben o kalan tek dostumu da kaybetmiştim.



____________________________________


108 senedir mide bulandırıcı bir sıkıntıyla devam eden yaşamımı değiştiren kokuyu aldığımda Londra'nın yağmur damlalarıyla yıkanmış dar sokaklarından birinde yavaş adımlarla yürüyordum. İğrenç kokunun bende yarattığı ani bir refleksle kot pantolonumun arka cebine sıkıştırdığım asama uzandım ve yerinden çıkardım. Normal bir cadı olsaydım, büyük ihtimalle asamı ışıklandırırdım. Ama benim gibiler, o an benim olduğum gibi zifiri karanlıkta bile olsalar, buna ihtiyaç duymazlardı. Onlar yüzlerce metre ilerideki fısıltıyı işitir, binlerce metre ilerideki kokuyu alırlardı. Onlar... Biz...
Dönüşümümü tamamlayalı 108 sene olmasına rağmen hala o lanetli sözcüğü ağzıma almayı bırakın, düşünmeyi bile sevmiyorum.
Vampir.
Böyle olmamın bana sağladığı faydalar umurumda bile değildi. Çünkü yaşamın insanlara sağladığı en önemli şeyi elimden almıştı. Her insanın en sonunda varacağı yer. İnsanlara göre en büyük çıkmaz... Ama onlar ne bilsinler, asıl çıkmazın ölememek olduğunu...
Ah, saçmalık...
Bana acı veren düşüncelerimden sıyrılıp dikkatimi kokuya verdim. Neyse ki türüm dikkatini bir yönden başka yöne çevirmekte oldukça başarılıydı.

Koku o kadar mide bulandırıcıydı ki, birkaç kere daha soluyup ne taraftan geldiğini anladıktan sonra eski bir alışkanlığım olan nefes almayı kestim. Kokunun geldiği yere doğru koşmaya başladım. Sinirlerim gerilmişti; kokuyu yayan her neyse yok edilmeliydi. Takibim sonunda oldukça büyük görünen bir ormana vardım. Son bir kere daha soludum kokuyu… Bu kadar yakınken daha da iğrençti. Ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladım ve sonunda bir açıklığa vardım. Oradaydı işte…

Bir kurtadam.

Geldiğimi gören kurtadam bana baktı ve hırladı. O da aynı benim yaptığım gibi burnunu kırıştırmıştı. 20 yaşlarındaki oğlanın bronz teniyle tezat oluşturan parlak, beyaz ve keskin görünümlü dişleri vardı. Üzerinde sadece yırtık pırtık bir kot pantolon vardı. Kaslı göğsünü kapayan herhangi bir şey giymemişti. Aslında o kadar kötü kokmasaydı, hoş bile bulabilirdim onu. Bir de kurtadam olmasaydı…

Daha önce ayın oğullarıyla karşılaşmıştım. Onlar dolunay geceleri kurtadama dönüşürlerdi. Oysa bu türle daha önce hiç karşılaşmamıştım. Kurtadamların insandan devasa kurtlara dönüşebilen bir çeşit animagus olup, aralarında bir tür zihinsel bağ olduğunu duymuştum. Ayrıca kokularının vampirlere kötü geldiğini de. Gerçi bu kadarını tahmin etmemiştim…

“Burada ne arıyorsun sülük?” diye hırladı oğlan.
“O iğrenç kokunu takip ederek geldim buraya. Anladığım kadarıyla daha önce benim türümden biriyle karşılaşmışsın, yanılıyor muyum?”
“Sanane!” Oğlan gittikçe sinirleniyordu. Beni gördüğü anda sinirleri gerilmişti zaten. Bunun nedeninin sadece kokum olduğuna şüpheliydim.
“Sakin olmazsan pişman olursun.” dedim sessizce. Oysa sakin olsa da olmasa da öldürecektim onu; bu kadar kötü kokan bir şeyin varolması beni huzursuz ediyordu.
Yüzüne hiç beklemediğim muzipçe bir gülümseme yayıldı. “Benim daha önce bir vampirle karşılaştığımı tahmin ediyordun. Doğru tahmin ettin. Ancak sen bir kurtadamla karşılaşmadın daha önce sanırım…”
Sırıtışı hiç hoşuma gitmemişti. “Neden söyledin bunu?”
“Bu yüzden!” diye bağırdı ve bana doğru koşmaya başladı. O havaya sıçrarken ben asamı çıkardım ve ona doğrultup Sersemlet! diye bağırdım. Asamdan fışkıran kırmızı kıvılcımlar havada kurda dönüşmüş olan oğlandan sekti ve bir ağaca çarptı. Büyü işlemesi gerektiği gibi işlememiş, sadece kurtadamı yavaşlatmıştı.

Devasa kurt geriye doğru sendeledi ve beni garip garip süzdü. Nedense bir büyücüyü ilk gören kişide oluşacak bakış yoktu gözlerinde. Kurt geriye dönüp ağaçların arasına daldı. Birkaç saniye sonra oradan insan olarak çıktı ve “Hem cadı… Hem vampir… İlginç…” diye mırıldandı, düşünceli görünüyordu.
“Daha önce bir büyücüyle karşılaşmış mıydın?” diye sordum merakla.
“Evet…” dedi hüzünlü bir ses tonuyla.
Oğlana temkinli adımlarla yaklaştım ve “Anlatmak ister misin?” diye fısıldadım, nedense ona sempati duymaya başlamıştım. Herhalde kokuyu duymamak için nefes almayı kestiğimdendi.
Oğlan düşüncelerinden sıyrıldı ve “Senin gibi bir soluk benizliye hiçbir şey anlatmam!” diye hırladı.
Umudumu kesmedim. Elimi uzatıp “Amy.” dedim.
Gözlerime dikkatlice baktı. Bana saatlerce gibi gelen birkaç saniye sonra elimi sıktı. Eli elime değdiğinde irkildim. Teni o kadar sıcaktı ki…
“Chuck.”
Siyah, dalgalı saçlarımı gözümün önünden çektim ve gülümsedim, ama o karşılık vermedi.
“Eee… Anlatacak mısın?” diye sordum.
Bir süre bekledi. Sonra “Bir gün bir kızla tanıştım,” dedi, “Çok güzel bir kızdı ve aynı zamanda bir cadıydı. O, benim bir kurtadam, bense onun bir cadı olduğunu öğrendiğimde şoka uğradım, ama sevgimiz bir parça bile azalmadı. Aksine giderek çoğalıyordu. İlişkimiz mükemmel gidiyordu. Ve sonra bir gün…” Yüzüne sert bir ifade yerleşti. “Bir vampir onu öldürdü.”
Ona üzgün bir ifadeyle bakarken ne diyeceğimi bilemiyordum. “Biz… Hepimiz öyle değilizdir…” diye yalan söyledim, o an onun sempatisini kazanmak benim için en önemli şeydi. Bana birini hatırlatıyordu, sevdiğim birini… Ama kim olduğunu çıkaramıyordum.
“Ya, tabii!” diye bağırdı Chuck, elleri titremeye başlamıştı. Kızgın bakışlarını yüzüme dikti ve titremesini önlemeye çalıştı. Neden kendini kaybetmemek için bu kadar özen gösterdiğini anlayamamıştım, sonuçta ben onun için iğrenç bir sülükten başka bir şey değil miydim?
Sağ elimi kaldırdım, ince, çelimsiz görünümlü parmaklarımı titreyen koluna yaklaştırdım ve okşamaya başladım.
Tanrım! Ne oluyordu bana böyle?
Chuck irkildi ve güçlü kollarıyla elimi ittirdi. Beni şokla süzerken “Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?” diye homurdandı.
Bakışlarımı utançla kaçırdım. “Özür dilerim! Ben… O cadıyla aranda geçenler konusunda gerçekten çok üzüldüm.”
Bir süre sert sert bana baktı, sonra yavaş adımlarla dört metre gerisindeki kocaman taşa doğru ilerledi ve taşın üzerine çöktü. Düşünceli görünüyordu. Gözlerini karşısındaki meşe ağacından ayırmadan “Biliyor musun?” diye mırıldandı, “Bana onu hatırlatıyorsun...”
‘O’yla kastettiği bahsettiği ölen kız olmalıydı. Bu söylediğini olumlu mu olumsuz mu karşılamam gerektiğini kestiremedim. Belki de onda büyük bir özlem yaratıyordum. Bu söylediğine yorum yapmak yerine aklıma gelen bir soruyu sormayı tercih ettim: “Kız ne zaman öldü?”
“28 sene oluyor…” dedi sıkkınca.
28 sene mi?
“Sen kaç yaşındasın ki?”
“19.”
“Bu nasıl olabilir? Eğer kız öleli 28 sene oluyorsa, senin en az 43 yaşında olman gerekir.”Bana oldukça bıkkın bir bakış attı ve “Kurtadamlar, kurtadam özellikleri ortaya çıktıktan sonraki bir süre boyunca yaşlanmazlar.” dedi.

Bu bilgiyi gerçekten ilginç bulmuştum, çünkü onlar – kurtadamlar – benim hayalimi yaşıyorlardı. Hayatlarından yeterli hazı alabilecek kadar uzun bir yaşam yaşayıp, huzurlu bir şekilde ölüyorlardı. Ölüm onları şefkatli kollarının arasına alıyordu. Bense ölümle bir daha barışmamak üzere küsmüştüm, ya da en azından barışmanın bir yolunu bulamıyordum. Kendine gümüş – altın kurşun sıkmak, uçurumdan aşağı atlamak, güneşe çıkmak, daha yüksek bir uçurumdan aşağı atlamak… Hiçbiri işe yaramamıştı.

“Kaç senedir yaşlanmıyorsun?” diye sordum merakla.
“Sanırım 30 sene oluyor.”Ona olan kıskançlığımı saklayamamıştım ki, Chuck “Ne oldu?” sorusunu sorma gereği duydu.
Yumruğumu sıkarak “Siz kurtadamlar çok… şanslısınız.” dedim.
Üzerine oturduğu taştan kalkıp yanıma geldi ve “Sen… Çok garip bir vampirsin.” diye fısıldadı.
“Ne açıdan?” diye homurdandım.
“Sana vampir olmanın kazandırdığı özelliklerle gurur duyup övünmek yerine, onlardan nefret ediyorsun. Bu çok garip…”


Bir değerlendirme yapabilmeniz için bu kadar RP’nin yeterli olduğunu düşünüyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Monica Schafer
Dungeon Master
Dungeon Master
Monica Schafer


Kadın Kan durumu : Safkan
Mesaj Sayısı : 1384
Kayıt tarihi : 19/12/09

Amy.... Empty
MesajKonu: Geri: Amy....   Amy.... I_icon_minitimePaz Şub. 28, 2010 12:47 pm

Betimleme: 13/20
Akıcılık: 15/20
Uzunluk: 19/20
Hayal gücü: 14/20
Yazım ve noktalama: 9/10
Renklendirme: 9/10

79*

Hoşgeldin
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://holdric-legend.my-rpg.com
Océane Clémente
Ravenclaw 5. Sınıf & Bina başkanı & Takım Kaptanı
Ravenclaw 5. Sınıf & Bina başkanı & Takım Kaptanı
Océane Clémente


Kadın Özel yetenek : Metamorfmagus
Rp Partneri : Lasthe.
Kan durumu : Melez
Mesaj Sayısı : 846
Kayıt tarihi : 16/03/10

Amy.... Empty
MesajKonu: Geri: Amy....   Amy.... I_icon_minitimeCuma Mart 26, 2010 10:15 pm

Başlık, kullanıcının yeni bir rp bırakabilmesi için açılmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://holdric-legend.my-rpg.com
Amy N. Brooke
Hufflepuff 3. Sınıf
 Hufflepuff 3. Sınıf
Amy N. Brooke


Kadın Rp Partneri : Yok..
Kan durumu : Safkan
Mesaj Sayısı : 254
Kayıt tarihi : 26/02/10

Amy.... Empty
MesajKonu: Geri: Amy....   Amy.... I_icon_minitimeCuma Mart 26, 2010 11:00 pm

Saat sabahın beşiydi, başucuma yerleştirdiğim parlak kırmızı saatime göre... Onun yalan söylüyor olmasını diliyordum, ama aynı birkaç saat sonra midemde karşı konulmaz bir bulantıyla Quidditch sahasında süzülmekte olacağım gerçeği gibi, bu da gerçekti. Ter içinde kalmış alnımı yumuşacık yastığıma dayadım ve altın Snitch'i ararken yüzümü kamçılayacak rüzgarın da yastık kadar nazik olmasını diledim... Bir dilekten ibaret olduğunu bile bile...

'Her zaman yaptığını yapacaksın sadece, her zaman yaptığını...'

Kafamın içinde dönüp duran ses tanıdıktı. Benim bir parçam... En sevmediğim parçam...

Her zaman ne yapıyorum ki ben?
'Altın Snitch'i süpürgenin eskiliğiyle zıtlığa düşen bir hızla yakaladın Amy. Hatırlamıyor musun?'

Elbette hatırlıyordum. İlk antremanımda rekor sayılabilecek bir hızla yakalamıştım Snitch'i, süpürgem bir yana, narin parmaklarımla da tezat yaşayan bir hamleyle hem de...

Ama bu yeterli mi? Ona karşı...

Ses susmuştu. Adi!

Eric'e karşı ne şansım vardı ki? Muhteşem ateşoku, kaslı vücuduyla Eric... Onun yanında bir hiçtim ben, hiç... Karşı konulamayacak kadar muhteşemdi o. Onun rakibi de olamazdım, sevgilisi de...

Ah, Eric!

Beni deli ediyordu. Platin sarısı saçları, bir Yunan tanrısını bile kıskandırabilecek güzellikteki yüzü, müthiş zekası, ses tonu, her şeyiyle, beni deli ediyordu!

Titreyen parmaklarımı alnıma dayadım, alev alev olmuştu! Vücuduma dolanmış yorganımdan süzüldüm ve pembe, pofidik terliklerimi giydim. Kızlar tuvaletine vardığımda suyun yüzüme temasından başka birşey düşünemez haldeydim. Öyle ki, buz gibi basınçlı suyu yüzüme sıçratırken biraz olsun rahatladığımı hissettim.

İnce parmaklarımla ovuşturduğum açık mavi gözlerim, aynadaki yansımasıyla kesiştiğinde irileşti.

Lanet olsun! Berbat görünüyordum. Altın sarısı saçlarım dört bir yana dağılmış, bana perişan olmuşum havası vermişti. Sararmış yüzüm, çökmüş gözlerimle gerçekten de berbat durumdaydım.

Daha fazla bakmaya dayanamadım ve kendimi Hufflepuff kızlar yatakhanesine attım tekrar. Darmadağın olmuş giysilerimin arasında bir düzen kurmuştum ki, Quidditch formamı bulmam çok da zor olmadı. Bir çırpıda giyindiğim formam, Gümüş Ok'um ve beni mahfeden midemle Büyük Salon'daydım birkaç dakika sonra...

Az da olsa alkışlanmıştım, ne hoş... Revanclaw'ların yuhlamalarını umursamazsam tabii... En iyi arkadaşım Isebella'nın yanına vardığımda kusmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Birşeyler yemelisin..." dedi endişe içinde beni süzerken.
"Yiyorum ya!" diye mırıldandım, tabağımdaki üç zeytini süzerek.
Beni sert bir şekilde süzdü ve tabağıma masada ne varsa yığdı Isebella, klasik tavırları işte...
"Bella..." dedim yalvarırcasına bir ses tonuyla, "İstemiyorum, lütfen..."
"En azından şunu iç!" dedi ve elime koca bir bardak balkabağı suyu sıkıştırdı. Onun hatrı için içtim, ama mide bulantıma pek bir faydası dokunmadı.
"Takım! Buraya!" diye bağırdığını duydum takım kaptanımız Melanié'nin.

Titreyen bacaklarım üzerinde dikilmek zor olmuştu, öyle ki soyunma odasına vardığımızda kendime hayret ettim. Oraya varana kadar bayılacağımı düşünüyordum... Melanié heyecan içinde birşeyler anlatırken aklım başka yerdeydi, duymadım. Upuzun konuşmasının sonunda "Haydi!" diye çığlık attı, gereğinden fazla heyecanlı bir şekilde. "Göreyim sizi!"

Bundan sonraki herşey bir kaos halinde yaşandı sanki. Beni sürükleyen takım, çığlıklar, yüzüme saplanan yağmur damlaları...

Hakem topları barındıran sandığı getirdiğinde başım dönüyordu. Sert bir şekilde ayağımı yere vurdum ve havalandım. Sonra...

Bütün korkum geçti. Uçuyordum işte, her zamanki gibi... Hiçbir sorun yoktu artık. Gözlerimi (aşkım) Eric'e diktim ve gülümsedim. O da bana gülümsedi! Bundan daha iyisi olabilir miydi?

Havaya salınan Snitch ilk önce benim etrafımda döndü, sonra Eric'in... Ardından da hiçliğe karıştı. Düdük sesi kulağımda çınladığı anda yükseldim ve sahayı turlamaya başladım. Birkaç dakika hiç hız kesmeden turladım. Sonra, duraklayıp puanlara bakmaya karar verdim.

'Hufflepuff: 10 - Revanclaw: 70'

Lanet olsun! Yeniliyorduk... Eğer Snitch'i bir an önce bulmazsam ara iyice açılabilir ve artık Snitch'i yakalamamın bir anlamı bile kalmayabilirdi. Yıllar sonra yakaladığımız şampiyonluk şansını kaybedebilirdik... Benim yüzümden!

Titreyen ellerimle süpürgemi daha sıkı kavradım ve Eric'i aradım. Derken ciğerlerimin yok olduğunu hissettim...

Oradaydı işte. Altın Snitch'in beş - on metre ilerisinde...

Süpürgeme yüklendim. Hadi, hadi, hadi... Aramızda 30 metre vardı daha. 20... 15... 10... 5... Dipdibeydik artık. Ellerimiz kesişecekti neredeyse.

Her şey bir anda oldu. Eric ellerimizin temas etmesinin coşkusunu yaşarken ben, hem onu, hem de Snitch'i kavramış olmanın coşkusunu yaşıyordum.

Takımımın kollarına düştüğümde de coşkumu kaybetmedim. Şampiyonduk! Evet, şampiyonduk! Ama Eric'in eline dokunmak şansı daha özeldi benim için... Bundan daha iyisi olamazdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Océane Clémente
Ravenclaw 5. Sınıf & Bina başkanı & Takım Kaptanı
Ravenclaw 5. Sınıf & Bina başkanı & Takım Kaptanı
Océane Clémente


Kadın Özel yetenek : Metamorfmagus
Rp Partneri : Lasthe.
Kan durumu : Melez
Mesaj Sayısı : 846
Kayıt tarihi : 16/03/10

Amy.... Empty
MesajKonu: Geri: Amy....   Amy.... I_icon_minitimePaz Mart 28, 2010 11:26 am

Bunu editleyecek misin ?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://holdric-legend.my-rpg.com
Amy N. Brooke
Hufflepuff 3. Sınıf
 Hufflepuff 3. Sınıf
Amy N. Brooke


Kadın Rp Partneri : Yok..
Kan durumu : Safkan
Mesaj Sayısı : 254
Kayıt tarihi : 26/02/10

Amy.... Empty
MesajKonu: Geri: Amy....   Amy.... I_icon_minitimePaz Mart 28, 2010 11:28 am

Evet, rp yapmaya fırsat bulamadım daha, en yakın zamanda... Wink
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Amy....
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Holdric Legend :: Rp dışı :: Karakter Onaylama-
Buraya geçin: