Rp out:Bu rp başka bir sitede yaptığım bi rp'ydi.Kaynak verebilirim!!
Bu sabah Daniel
Jacob Benjamin Black resmi olarak evliliğine son vermişti. Belki de
hayat arkadaşından tamamen ayrılmak üzere imza atmıştı bugün ama her
nedense mutluydu. Çünkü artık ne bir ayak bağı ne de düşünmesi gereken
bir eşi vardı. Aslında hiçbir zaman ona ayak bağı olarak bakmamıştı ama
artık ilişkilerinin düzelme imkanı yoktu. Bu ikisi için de en iyisiydi.
Hem çocuklar artık düşünmek zorunda kalmayacaklardı. Kesin bir
gelecekleri olacaktı. Anneleri olmadan, sadece babalarıyla geçinerek. DJ
kararlıydı, oğlunu da doğduktan sonra er ya da geç alacaktı Ginny’den.
Başından beri gitmemesi gerekiyordu Ginny’nin. İkinci kez DJ’i bırakarak
hoş olmayan bir hata yapmıştı. Ginny’ye evlenme teklif ettiği günü
hatırladı bir an. Balodalardı, Hogwarts açılış balosunda. Ginny’nin
önünde diz çökmüştü ki yanlarında Felix, Bonnie ve Brian da vardı. Ona
şöyle demişti:
"Kim nederse desin, ne tepki
verirse versin, birbirimizi sevdiğimiz için benimle evlenir misin Ginny?
Benimle evlenip renklendirdiğin mutsuz hayatımı bir şenliğe çevirir
misin? Lütfen Ginny onlara değil benim gözlerime bak ve kesin kararını
ver. Geri dönüşü olmayan bir karar vermen gereken karar. Bu yüzden
lütfen iyi düşün."
Ginny kabul etmişti, keşke daha iyi
düşünseymiş o zaman. Keşke DJ’in gözlerine değil de ailesine baksaymış.
Bonnie ona baskı yapsaymış da evlenme teklifini geri çevirseymiş. O
zaman çocuklarının da hayatı mahvolmazmış. Ama DJ çocuklarını çok
sevdiği için böyle düşünmekte zorlanıyordu. Onların hayatının
olabildiğince iyiye gitmesi için elinden geleni yapacaktı. Öncelikle
karakterini değiştirecekti. Eğer odaklanırsa da tek bir bayana
odaklanacaktı. Bir daha asla evlenmeyecekti. Yirmi yaşında bir adamın
düşünmemesi gereken şeylerdi bunlar. Keşke her şeyi bu kadar hızlı
yaşamasaydı. Erkenden evlenmekte ve baba olmakta keşke bu kadar ısrarcı
olmasaydı. Ama Merlin şahitti ki ikizlere isteyerek sahip olmamıştı.
Yine de onları çok seviyordu, onlara sahip olduğu için şükrediyordu.
Ömrünün
neredeyse tamamını birlikte geçirdiği Ginevra Weasley’den ayrılmak
tuhaf bir duyguydu. Boşluğa düşmüşlük hissi veriyordu evet ama en kötüsü
de onu bir daha göremeyecek olma ihtimalinin olmasıydı. Belki de doğum
yaptıktan sonra görüşebilirlerdi. Merlin’i onda bırakamazdı DJ.
Kesinlikle Ginny’nin hayatını mahvetmişti. Çocuklarını sürekli onun
elinden alıyordu. Ona ayrılık acısını yaşatıyordu sürekli. DJ cehenneme
gidecekti, kesin. Bundan hiç şüphesi yoktu ama halinden memnundu. Ne de
olsa bunlar son hatalar olacaktı. Belki de o öyle sanıyordu.
DJ
kafasını toparlamak için yine her zamanki mekanına gelmişti, Domuz
Kafası’na. Oranın sahibesinin Leia olduğunu umursamıyordu. Onunla garip
bir ilişkileri vardı. Daha önce hiçbir insanla böyle bir ilişkisi
olmamıştı. Kimi zaman birbirlerinin suratlarına bile bakmıyorlardı. Kimi
zaman ise iki iyi dostmuş gibi bir şeyler içip muhabbet ediyorlardı.
Birden çok ortak noktaları vardı zaten. James, içki, serserilik,
umursamazlık… James’le dertleşmeye şimdi her şeyden çok ihtiyacı vardı
belki de. Ginny’yi de DJ’i de en iyi o tanıyordu zaten. Gerçi Ginny
biraz fazla dengesizdi ama ne de olsa James’le bir ilişkileri olmuştu.
Düşüncesi bile DJ’i delirten bir ilişki. Ama artık bir önemi yoktu,
ödeşmişlerdi de zaten. DJilk defa bu kadar boş gözlerle Domuz Kafası'na
girer girmez bir sandalyeye oturdu ve sadece tek bir noktaya odaklandı.
“Bir şişe ateş viskisi, lütfen.”
Fazla ciddi
bir şekilde ateş viskisi istemişti Leia’dan. Sanki yabancı biriymiş
gibi. Ateş viskisi ona iyi gelecekti. Boğazından geçerken sıcaklığını
hissedecek, hataları yüzünden boğazına düğümlenen her şey onunla
birlikte midesine gidecekti. Geçici olarak yutmuş olacaktı her şeyi.
Fakat en ufak bir şeyde yine midesine ağrı girecek ve hatırlayacaktı
onları.İlginç bir yolculuk çizmişti kafasında, ateş viskisi yudumuna ve
sorunlarına. Umurunda değildi hiçbir şey. Şimdi sadece içip, sakince
dinlenmek istiyordu.
Şimdi... söyle bakalım Mavi Gözlü Dev,
derdin ne? Birileri Casanova Prince yazan tişörtünü mü çaldı?
dedi
Leia tezgaha elleriyle yaslanıp destek alırken. DJ gülümseyerek Leia'ya
baktı. Sabahtan beri ilk kez gerçekçi bir gülümsemeyle bakmıştı birine.
Üstünde Casanova Prince tişörtü yoktu bu kez. Ortam gereği oldukça şık
bir takım elbise ve üstüne de pelerin giymişti. Ayakkabıları da rahatsız
edici kundura ayakkabılardı. DJ ayaklarını birbirine vurup gözleriyle
vuruşları takip ederken alyansının hala parmağında olduğunu fark etti.
Yıllardır hiç çıkarmamıştı. Alyansın üstünde yarım bir kalp vardı. Öteki
yarısı da Ginny'nin yüzüğünün üstündeydi. Hiç dikkat etmemişti, Ginny
belki de yüzüğünü çoktan çıkarmıştı. Ama artık umrunda değildi. Bu
yüzden hüzünlü bir ifadeyle yıllardır onun bir parçası olmuş olan
alyansını çıkardı, yavaşça bardağının yanına bıraktı. İçkisinden bir
yudum alarak tekrar Leia'ya baktı.
"Boşandık.
Aslında mutluyum ama aynı zamanda üzgünüm de bilemiyorum. Uzun zamandır
birlikteydik. Hem arkadaş olarak hem de eş olarak. Keşke hiç
evlenmeseydik. Hala arkadaş olurduk."
Aklına gelmekte
ısrarcı olan anılarını bu kez savuşturmak yerine düşünmeyi tercih etti.
Ginny'yle harika zamanları olmuştu. Daha doğrusu berbat anları hep iyiye
çevirmeyi başarmışlardı. Arkadaşken mutlulardı. Evlendikten bir süre
sonra hayat berbat bir hal almaya başlamıştı. Her şeyden önce çocukları
düşünüyordu DJ. Ginny yüzünden onlara eşi benzeri olmayan yalanlar
söylemişti. Bonnie onların anneleriymiş gibi davranmışlardı. Çocuklar o
zaman sadece anne ve babaları ayrı olduğu için üzülüyorlardı. Fakat
şimdi dengeleri tamamen altüst olmuştu. Ama DJ inanıyordu,
toparlanacaklardı. Kathleen'in üzülmeyeceğine adı gibi emindi. Oliver ne
derdi, bilmiyordu. Oliver'a artık Oliver demek bile istemiyordu. O da
Ginny'yi hatırlatıyordu. Oliver ismini Ginny koymuştu. Fazla ısrarcıydı
bu isimde. Sebebini asla sormamıştı DJ. Ama Kathleen isminde de DJ
ısrarcıydı. Sebebi belliydi, Bonnie'nin ikinci adıydı. Ama artık bu
kavramların hiçbir önemi kalmamıştı. Hangi ad kimin adı umurunda
değildi. Oliver'a da istediği gibi Oliver derdi. Ginny'yi de hatırlasa
hatırlasa hayatındaki güzel bayanlardan biri olarak hatırlardı herhalde.
Kendini kandırıyordu...
"Ee Leia, hayat nasıl
gidiyor görüşmeyeli? James'i veya kızımı ah yani Liz'i gördün mü? Bizim
malikanedeydi, ne olduysa oldu ve yok oldu. Liz'i takip etmek en az
Kathleen'i takip etmek kadar zor ve karışık. Oliver'ın aptal problemleri
gibi."
Liz'i de çok seviyordu, en az Kathleen'i sevdiği
kadar. Hem zaten en genç yandaşı oydu. Tabi bir de Oliver vardı ama o
istekli olmamıştı ki. Ama Liz kolunu açmaya dünden razıydı. Ölüm yiyen
olmak tam ona göreydi. Artık Kathleen'in de ölüm yiyen olması
gerekiyordu. Belki de onu Matt'i ölüm yiyen yaparken katardı ordusuna.
Bir taşta iki kuş hesabı. Matt'in de kaçarı yoktu bu işten. Eğer dayısı
istiyorsa asla başka seçim hakkı yoktu. Tıpkı Oliver'ın da olmadığı
gibi. Başka insanlar için bunlar geçerli sayılmazdı ama Matt James'in
yeğeni ve Oliver da DJ'in oğluydu. Onların ölüm yiyen olmaması demek
büyük bir utançtı.