Holdric Legend
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hogwarts School of Witchcraft and Wizardry
 
AnasayfakapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 O Kadın...

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Fhreorn Thomas McEdenn
Lütfen rütbe edinin.



Erkek Rp Partneri : Aranıyor...
Kan durumu : Melez.
Mesaj Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 31/05/10

O Kadın... Empty
MesajKonu: O Kadın...   O Kadın... I_icon_minitimePtsi Mayıs 31, 2010 4:45 pm

Ne kadar zamandır uyuduğumu bilmiyordum. Gözümü binbir zorlukla açtığımda görebildiğim ilk şey, yeni güne benden önce uyanan güneşin penceremden belli belirsiz süzülüp yatağımı aydınlatan cılız ışıklarıydı. Vücudum, günlerce süren amansız takipler yüzünden bitap düşmüştü. Öyle ki eklemlerimde ağrıdan çok acı hissediyordum hâla. Gözlerimin ışığa alışmasını bekledikten sonra, büyük bir ızdırapla doğruldum ve ayağa kalktım. Yatağımın başında duran boy aynasına bir göz atınca perişan halimle gözgöze geldim. Kırk iki yaşında olmama rağmen hala simsiyah olan saçım sakalım birbirine karışmış, eve geldiğimde üzerimden çıkarmaya zahmet etmediğim beyaz gömleğimle, koyu kahverengi pantolonum buruş buruş olmuştu. Başımı onaylamayan bir şekilde iki yana sallayarak mutfağa gittim. Kuruluktan hissizleşen boğazımı bir kaç bardak suyla yumuşattıktan sonra halime çeki düzen vermek ve küçük bir duş almak için için banyonun yolunu tuttum. Haddinden fazla gergin olan kaslarımı ılık bir duşla rahatlattıktan sonra tekrar odama dönüp üzerime, öncekine benzeyen fakat daha temiz birşeyler geçirdim. Bugün, son zamanlardakilerin aksine daha rahat geçecekti. Masmavi, bulutsuz gökyüzü ve yeni yeni kendini göstermeye başlayan güneş de bunu onaylar nitelikteydi. Yaklaşık bir haftadır süren suçlu takipleri mutlu sonla bitmiş, Bakanlık ödül olarak hepimize ikişer gün izin vermişti. Haliyle, biz de bu iki günün tamamını dinlenerek geçirecektik. Mutlu sonun rahatlığıyla ve izinde olmanın verdiği tembellik duygusuyla bir süre boş boş dolandım tek katlı, mütevazı evimde. Bu yaşıma kadar beni çekebilmeyi göze alacak bir kadınla tanışmadığım için yalnız yaşıyordum. Şu anda kazınmakta olan midem için de kahvaltıyı kendim hazırlamalıydım.

Ettiğim sade kahvaltı o an için dünyanın en güzel kahvaltısıydı. Gerçek anlamda kendime gelmiştim. Mutfaktaki küçük, yıllanmış ahşap masanın üzerindekileri toplarken güneşin daha da yükselmiş olduğunu, evimin içini iyiden iyiye ısıtmaya başladığını farkettim. Dışarıdan gelen kuş cıvıltıları ve insan sesleri de sokakların uyanmaya başladığı anlamına geliyordu. Böyle güzel bir günü evde harcamaktansa dışarıda vakit geçirmek güzel olabilirdi. O azılı katilin peşindeyken de dışarıda yeterince bulunmuştum fakat o zaman kasvetli bulutlar ve yağmur hiç eksik olmamıştı. Bizden saklanmak için kaçtığı koruluklarda üstümüz başımız çamur olmuştu. Günler sonunda kıstırmış ve tutuklamıştık onu. Birlikte çalıştığım seherbazların kollarında çırpınışını hatırlıyorum da... Çok vahşi bir vampirdi. İntikam alacağına dair çığlıkları yüzünden bayıltmak zorunda kalmıştık. Uzun süredir aramaktaydık onu. Belki de bir yıl kadar. Son bir aydır da ciddi ipuçları sayesinde izini bulmuş ve ensesine yapışmıştık. Hem de avlanmaya giderken. Herşey zorluydu ama kazandığımız zafer de buna değecek büyüklükteydi. Teşkilatta birer kahraman ilan edilmiş, üstüne ufak bir prim de almıştık. İkişer günlük izinler de cabası. Herneyse, bugünün tadını dışarıda çıkarmaya karar verdiğim için küçük mutfağımın hemen yanındaki kapıya yöneldim. İçimde nedensiz bir coşku vardı. Sadece asamı yanıma alarak kapıdan dışarı attım kendimi.

Nazlı nazlı esen serin rüzgar tenimi okşarken, attığım denk geldiği ve önceki gün yağan yağmurda oluşmuş su birikintilerinin kurumaya başladığını farkettim. Sonunda bahar geliyordu. Benim için de güzel bir haberdi bu. Doğanın uyanış vaktini her zaman severdim. Bu düşünce nedeniyle yüzüme yayılan gülümsememle yolları arşınlarken bir yandan da benim gibi küçük ve bahçeli evlerinden çıkan insanları izliyordum. Birçoğu yanımdan hızlı hızlı geçip gitmekteydi. Ben ise sorumsuzluğun verdiği rahatlıkla yavaş adımlar atıyordum. Yakınlardaki küçük dükkanlardan birinde oturup güzel bir kahve içmek gayet hoş bir başlangıç olabilirdi güne. Yolun karşısına da aynı rahat yürüyüşle geçtim ve uzun binaların yanından devam ettim. İlk köşeden sola dönmüştüm ki talihsiz bir şekilde başka biriyle çarpıştım. Kendimi toparlayınca çarptığım kişinin gayet güzel bir bayan olduğunu farketmem gecikmedi. Alev gibi parlayan kızıl saçları, koyu mavi gözleri ve güneş altında tatlı bir pembelik gelmiş beyaz teniyle gerçekten mükemmel bir güzelliği vardı. Dizlerinde biten tek parça beyaz kıyafeti, kalbinin üzerinden başlayıp sol yanından aşağılara kadar serpiştirilmiş rengarenk lotus çiçekleriyle süslenmişti. Bu doğaüstü varlık karşısında yaşadığım ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra cılız bir sesle özür diledim. O da daha sıcak ve insancıl bir şekilde karşılık verdi. Tanrıçavari görünümüyle böyle davranması beni şaşırtmıştı doğrusu. O, hızlı adımlarla uzaklaşırken bir süre arkasından bakakaldım. Gerçek olamayacak kadar güzeldi. Daha önce gördüğüm kimseye benzemiyordu. O kadar mükemmeldi ki... Sanki onun için herşeyimi feda edebilecekmişim gibi geliyordu. Benim olması için yapamayacağım şey yoktu sanki...

Kahvemi içip dönüş yolunu tutmuşken bile aklım karman çorman bir haldeydi. Gördüğüm bayan, varlık, melek ya da her ne ise beni benden almıştı. Onun güzelliğini tanımlarken kelimeler kifayetsiz kalıyor gibiydi. Ben de onun yanında sönük kalırdım zaten. Onu kendimle düşünmek, olmayacak duaya amin demek oldukça anlamsızdı... Dalgın dalgın ne kadar yürüdüğüm belirsiz olsa da sonunda ayaklarım bemi evime getirmişti. Cilalı, ahşap kapımın pirinç tokmağını çevirip içeriye girerken dışarıdakine benzer bir serinlik yüzüme çarptı. Tuhaf, dışarı çıkarken herhangi bir pencereyi açık bırakmadığıma emindim. Yine de fazla umursamadan kapıyı ardımdan kapattım. Ellerimi yıkamak için banyoya giderken serinliğin kaynağını farkettim; yanından geçtiğim oturma odalarından birinin penceresi açıktı. Bir iki adım geriledim ve içeri baktım. Ardına kadar açılmış pencerenin tül perdesi hafif hafif dalgalanıyordu. Bunu daha önce farketmemiş olmama şaşırarak dudağımı büktüm. Pencereyi kapatmak için odaya girmiştim ki yan tarafımda, benden bir ya da iki metre uzaklıkta, gözlerini bana dikmiş kişiyi farkettim. Penceren gelen serin rüzgarla alakası olmayan bir soğukluk kapladı vücudumu. Bu O'ydu.

Ani bir hareketle ona dönerken elim, asamın bulunduğu yere meyletse de cebimdeki boşluk hissiyle kalakaldım. Elinde tuttuğu çubuk, bana çarptığı sırada yürüttüğü asamdı. Işığın fazla giremediği, kireçten duvarlı, loş odanın en uzak köşesinde eski bir koltuğa oturmuş sakince bana bakmaktaydı. Zayıf ışığın etkisiyle koyulaşmış saçları artık kan kırmızısıydı. Yüzüne gölge düşmüştü. Gözbebeklerini bu haldeyken seçemiyordum. Bir yandan elinde tuttuğu asamı parmaklarıyla yuvarlarken bir yandan da beni süzüyordu. Ben ise buraya nasıl geldiğinden çok, neden geldiğini sorguluyordum kendimce. Cevaplar çıkmaz sokaklardan ibaretti. Dakikalarmış gibi gelen kısa an sonunda, oturan tanrıça heykeli ipeksi ama bir o kadar da güçlü sesiyle konuşmaya başladı.
"Ölmeni isteseydim çoktan ölmüştün Fhreorn." Adımı nereden biliyordu ? İstese çoktan beni öldürebileceğine göre adımı da biliyor olması şaşılacak durum değildi aslında. "Bakanlıktaki ahmaklar beni yakaladıklarını sanadursunlar bakalım... Fakat benim yapacak çok işim var..." Bizimkiler ? Onu yakalamak ? Neden ? Beynim soru yağmuruna tutulmuştu. "...ve birçok da planım. Bunlara dün benim yerime yakaladığınız dostumu kurtarmak da dahil." Hayır ! Bu bir kâbus olmalı ! Ne yani, koca bir sene sonunda yanlış kişiyi mi yakalamıştık ? Nasıl bir tongaya gelmiştik böyle ? İmkansız. Bu, bu olamaz... Ama şu an karşımda duran vampir haklıysa, olmuştu işte. Hepimiz yanılmıştık. Bütün emekler boşa gitmişti. "Sen..." diyebildim titreyen sesimle. Kendimi aptal gibi hissediyordum. Bu duyguma daha ağır basan başka bir duygu vardı ki o çok daha beterdi: Sonumun yaklaştığını hissediyordum. Elimde hiç koz yoktu, herşey bitmişti, sona gelmiştim.

Sonsuza kadar öyle oturarak kalmasını dilediğim varlık ayağa kalktı. Gözlerini benden ayırmıyordu bir an bile. Bakışlarında ne bir kin, ne de buna benzer kötü bir his yoktu. Onu anlamakta güçlük çekiyordum. Her ne yapacaksa çabuk yapsın diye dua etmeye başlamıştım... Derken uçarcasına üzerime atladı. Fiziksel olarak benden daha güçlü olduğu için ona karşı koymak isterken ayaklarım yerden kesilmişti bile. Beraberce hemen arkamdaki duvara sertçe çarptık ve hızla aşağı kaydık. Pütürlü duvara çarpıp yaralanan sırtımın ağrısıyla yerde ikibüklüm bir haldeydim. Adrenalinin etkisiyle sinirlerime söz geçiremediğim için hareket etmeyi unutmuş gibiydim. Bunlara sebep olan yaratıksa üzerimdeydi. O kısacık, saniyeden bile kısa anda yüzyüze olduğum mükemmel güzelliği bir kez daha gördüm. Alev alev yanan saçlarının arasında geniş bir okyanus gibi duran koyu mavi gözlerinde boğulacaktım sanki. Ölmek üzere olan birinin görmek isteyeceği en güzel şey olmalılardı. Yüzüme çarpan soğuk nefesi benimkini çoktan kesmişti bile. O kadar yakındık ki dudaklarımız birbirine değebilirdi. Eşsiz güzellikteki bu kadına ve onun elinden gelecek ölüme bu kadar yakın olmak cennetle cehennem arasında gidip gelmekti adeta. Dondurucu soğukluğna rağmen ruhumu yakan nefesi bir an için durdu. "Eşim olacaksın Fhreorn..." Ve onu ilk gördüğümden beri uğruna herşeyi feda edebilecekmişim hissine kapılmama neden olan kadın, boynuma doğru eğildi. Bana onunla yaşayacağım yeni bir hayat bahşetmek için.



Başka bir siteden Rp'dir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Monica Schafer
Dungeon Master
Dungeon Master
Monica Schafer


Kadın Kan durumu : Safkan
Mesaj Sayısı : 1384
Kayıt tarihi : 19/12/09

O Kadın... Empty
MesajKonu: Geri: O Kadın...   O Kadın... I_icon_minitimeSalı Haz. 01, 2010 4:50 pm

Başka bir siteden rpdir mi? Sen mi yazdın ?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://holdric-legend.my-rpg.com
Fhreorn Thomas McEdenn
Lütfen rütbe edinin.



Erkek Rp Partneri : Aranıyor...
Kan durumu : Melez.
Mesaj Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 31/05/10

O Kadın... Empty
MesajKonu: Geri: O Kadın...   O Kadın... I_icon_minitimeSalı Haz. 01, 2010 7:12 pm

Benim başka bir sitede yazdığım Rp'imdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Luciana De Felice
KSKS Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu & Kara Giyen
KSKS Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu & Kara Giyen
Luciana De Felice


Kadın Özel yetenek : Metamorfmagus & Zihinbend
Rp Partneri : Yalnız çalışırım.
Kan durumu : Safkan
Mesaj Sayısı : 633
Kayıt tarihi : 10/01/10
Yaş : 32

O Kadın... Empty
MesajKonu: Geri: O Kadın...   O Kadın... I_icon_minitimeÇarş. Haz. 02, 2010 6:40 pm

Betimeleme: 18/20
Anlatım ve imla: 7/10
Akıcılık:18/20
Hayal gücü: 19/20
Uzunluk:20/20
Renklendirme: 9/10,

Doksan bir.

Hoşgeldiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
O Kadın...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Holdric Legend :: Rp dışı :: Karakter Onaylama-
Buraya geçin: