Nicolas ile olan tartışmamız, kazandığımı hissettiğim anda, kaybetmiştim o duyguyu, yapayalnız kalmak... Aşk denen şeyden vazgeçmiştim artık, bulduğum anda böylesine kaybedeceksem ve bu kadar acı verecekse, anı yaşamayı yiğelerim artık. Akan gözyaşlarımın ıslattığı titreyen dudaklarımın arasında bir kaç melodi mırıldanıyordum.
If I touched your lips?
Would you laugh?
Oh please tell me this.
Now would you die
For the one you loved?
Sallanan bedenim ve yerleri ıslatan gözyaşlarımın melodisi eşlik ediyordu şarkıma. Terk edilmek ne kadar zordu, acı veriyordu. Üşütüyordu, beni ısıtacak kimsem yoktu, özleyebileceğim hiç kimse...
Hold me in your arms, tonight.
I can be your hero, baby.
Can kiss away the pain.
Susmama neden olan bir kıpırtı gördüm bir anda, gözlerim bulanıyordu. Bu kadar uzaklıktan buğulu gözlerle görmem imkansızdı. Koşar adımlarla ilerledim. Bu bir Gryffindorluydu ve benim yaşımda olduğunu biliyordum, bir keresinden bir derste rastlamıştım. Yanındaki devasa zırh ve her yer kan olmuştu. Zırhın omuzluğu çocuğun kolunu baştan başa yırtmıştı, kanı durmaksızın akıyordu. Ve yüzü acı doluydu bana bakmaya çalışıyordu. Ne yapacağımı şaşırarak etrafıma bakındım. "Heyy sen, yardım çağırmamı ister misin? Hiç iyi durumda gözükmüyorsun" titreyen kelimelerimi söyledikten sonra pişman olmuştum. Benim başımada bir şey gelebileceğinden korktum ama yerde yatan Gryffindorlunun bana başka bir şey anlatmaya çalıştığını anlayarak bekledim.