Gecenin karanlığı içinde kaybolmak hoşuna gidercesine gölgelere doğru yürüyordu, gölgeler arasındaki her adımı onu daha da karanlığa gömüyordu. Numb her zaman yaptığı ve bazen onu umutsuzluğa iten şeyi yaptı ve yine istese de istemese de yalnız kalmıştı. Hiçbir zaman olmadığı gibi yanında yine kimse yoktu. Aklında her saniye büyüyen bir soru yığını vardı. Cevaplayamadığı binlerce soru, cevaplamaktan korktuğu binlerce soru içinde boğuluyordu ve nereye yürüdüğünü bilmeden yürüyordu, ayaklarının altında, hışırdayan binlerce yaprak vardı ...
-Keşke, keşke aklımdaki bütün sorularıda bu yapraklar gibi ezip geçebilsem ,keşke bütün hepsini aynı böyle görmezden gelebilsem.
Yalnız olmak artık içini acıtıyordu. Ne doğru düzgün bir ailesi, ne de ona destek olan bir arkadaşı, hiç kimsesi yoktu.Bu da Numb'a kendini kötü hissetiriyordu.Yürürken öyle dalmıştıki nereye geldiğini nereden geldiğini hiç bilmiyordu ,yardım istediği gözleri ise zaten dakikalardır boşboş bakıyordu, arkasını döndü, dikkatlice baktı..
-Lanet olsun, lanet olsun ben nereden geldiğini ,ne yaptığını, ne yapacağını bilmeyen aptalın tekiyim..
Dizlerinin üstüne çöktü, kafasını öne eğip yıllardır içinde kalan tüm gözyaşlarını döktü. Kendinden nefret ediyordu ,en azından şu an öyle düşünüyordu. Kafasını yukarıya kaldırıp, sanki havada asılı kalmış birine itiraz edermiş gibi :
-Lanet olası bana verebileceğin tek ceza ,canımı acıtmanın tek yolu bu mu
Kimle konuştuğunu bilmeden sadece bağırıp duruyordu ,elindeki siyah çantayı bi kaç kere yere vurduktan sonra tek eliyle çantasını sıkıca tutup ,tek elinide dizine koydu ve hızlıca yerinden kalkıp az ilerdeki büyük çınar ağacına doğru yürüdü.İyice yanaşınca oturdu ve ağaca yaslandı ,çantasını hemen yanına koydu üşümeye başlamıştı.Titreyen ellerini birbirine sürtüp ısıtırken ,bir yandanda birşeyler ararcasına dikkatli dikkatli etrafa bakıyordu.Asasını ilerde gördüğü bi odun parçasına yönlendirdi :
-Wingardium Leviosa ...
Odun uçmaya başladı iyice havalanınca asasını yönlendirerek odunu hemen ayağının yanına bıraktı:
-İncendio
Diye fısıldadı odun alev alıp yanmaya başladı. Cüppesinin yakasından tutup ensesine doğru çekti ve asasını cüppesinin cebine koydu az önce birbirine sürttüğü uyuşan ellerini şimdi ise ateşin sıcaklığında ısınıyordu soğuktan ve titremekten kasılan vücudu şimdi bir buz gibi çözülüyor ve rahatlıyordu iyice ısındıktan sonra ayağa kalktı, az önce umrunda olmayan karanlık şimdi birazda olsa onu ürkütmüştü ,asasını cebinden cıkarıp:
-Lumos
Etraf artık yeterince aydınlanmıştı ve artık peşinde dolaşan bir gölgesi vardı. Isınan vücudu artık uyuşukluktan kurtulmuştu ,yavaş adımlarla yürüyor ve arasırada yerdeki yapraklara tekmeler savurup uçuşmalarını sağlıyordu .Havanın neden bu kadar aydınlık olduğunu düşündü ,kafasını kaldırıp ağaç dalları arasından görünen gökyüzüne baktığında ay artık en son gördüğü gibi yarımay değil dolunaydı ve herzamankinden daha parlak görünüyordu. Tekrar üşümeye başladığını hissetti ,geri dönüp ateş yaktığı yere doğru yürümeye başladı.Ateşin olduğu yerden bu kadar uzaklaşmış olmasına hayret etti ve adımlarını biraz daha hızlandırdı iyice yaklaştı tekrar eski yerine oturdu ve yine etrafına bakındı:
-Wingardium Leviosa ...
Yerdeki bir odun parçasını daha uçurup, ateşin üstüne bıraktı ve tekrar ısınmaya başladı. Isınmanın verdiği etkiyle mayıştı, uykusu gelmişti cüppesinin cebinden asasını çıkardı ve asasını az önce yere vurduğu çantasına doğru tutarak:
-Aklapakla ...
Çantanın üstündeki tozlar yokoldu kafasını çantasının üstüne koydu ve cüppesinin yakasınıda kulaklarını kapatacak şekilde yukarı çektikten sonra ateşinde verdiği sıcaklıkla iyice mayıştı ve uykuya daldı.