Holdric Legend
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hogwarts School of Witchcraft and Wizardry
 
AnasayfakapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Doutzen.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Doutzen Irene Spencer
Lütfen rütbe edinin.
Doutzen Irene Spencer


Kadın Rp Partneri : Hepsi benim.
Kan durumu : Safkan.
Mesaj Sayısı : 63
Kayıt tarihi : 12/02/10
Yaş : 29

Doutzen. Empty
MesajKonu: Doutzen.   Doutzen. I_icon_minitimeCuma Şub. 12, 2010 3:53 pm

Soğuk, fırtınalı gecenin içinde ıssız ormanda koşarken tüyler ürperten rüzgarı soğuk teninde hissediyordu Pietra. Rüzgarın bu yumuşak dokunuşlarını teninde hissetmekten her zaman büyük zevk duyardı. Normal bir insan için bu rüzgar çok sert olabilirdi ama Pietra’ya masaj gibi geliyordu. Sonuçta en soğuk geceden bile daha soğuk bir teni ve her fırtınaya dayanabilecek güçte bir vücudu vardı. Bu avantajların yarattığı zevki bozan tek şey, Pietra’nın boğazını yakan sonsuz susuzluktu. Daha ormana girmeden yani yaklaşık bir saat önce avlanmıştı. Ama susuzluğu uzun süredir avlanmamış gibi yakıcıydı. Bir saat önce –ya da daha kısa bir süre- avladığı genç kız Pietra’yı pek tatmin etmemişti. Koşmayı bırakıp, ormanda avlayabileceği bir şeyler olup olmadığını anlamak için etrafı koklamaya başladı. Burnuna insan kokusu gelmeyince, hoşnutsuz bir şekilde yüzünü buruşturdu. Avlamaktan nefret ettiği halde, etrafta hayvan var mı diye koklamaya başladı. Hayvan kanı ona, insan kanı kadar zevk vermiyordu. İnsan kanıyla beslene beslene hayvan kanından iğrenmeye başlamıştı. Ama şu anda çok susuzdu ve kan istiyordu. Ne yazık ki çevreden tek bir hayvan kokusu bile gelmiyordu. İyice öfkelenmeye başlamıştı Pietra. Susuzluğu doruk noktasına geldiğinde öfkesine hakim olamazdı. Susuz kalmak için tam da gününü bulmuştu. Chelsea ile buluşacağı gün böyle susuz ve öfkeli olmak Pietra’yı hiç olmadığı kadar tedirgin ediyordu. Boğazındaki yanmayı umursamamaya çalışarak Chelsea ile buluşacağı meydana doğru yürümeye başladı.

Chelsea... Ne kadar uzun zaman olmuştu onu görmeyeli. Eskiden Pietra’nın en iyi arkadaşıydı. Her sırrını paylaştığı, her şeyi birlikte yaptığı arkadaşı... Asla birbirlerinden ayrılmazlardı. Ama sonra tüm bağları kopmuştu. Chelsea Aydınlık tarafa geçince Pietra bunu bir hakaret olarak kabul etmişti. Chelsea ise Pietra’yı Aydınlık tarafa geçmeye zorlamamış, sadece kendi açısından neden böyle bir seçimin doğru olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Ama Pietra çoktan Chelsea’ye damgayı vurmuştu: Hain...
Chelsea ilk başlarda Pietra’dan vazgeçmek istememiş, onu ikna etmek için çok uğraşmıştı. Ta ki Pietra vampir topluluğuna katılana kadar... Pietra’nın vampir olup, katliamlar yaptığını öğrenen Chelsea Pietra’dan uzaklaşmıştı. Çünkü o, artık onun tanıdığı Pietra değil, bir katildi. Herkesin canına kıyan bir katil, bir canavar... Zaten onu çoktan silmiş olan Pietra, bunu hiç umursamamıştı. Ama Chelsea’yi özlemediğine kendini dahi inandıramıyordu. Bu kadar zamandır devam eden bir dostluğun bitirilmesi, onların sandığı kadar da kolay değildir zaten...

Gizli özlemlerle geçen yıllar sonunda gerçekleşen bu buluşma, hasret giderme ya da birbirini affetme amacı taşımıyordu. Tamamen Pietra’nın Karanlık Lord’una haber sızdırabilmesi için tasarlanmış bir buluşmaydı. Pietra daha Chelsea’nin geleceğinden bile emin değildi. Sonuçta kanatsız melek Chelsea, bir katille buluşmak istemeyebilirdi. Bu katil, eski en yakın arkadaşı olsa bile...
Pietra, Chelsea ile buluşacağı meydana gelmişti. Chelsea ortalarda yoktu. Ya geç gelecekti ya da hiç gelmeyecekti. Pietra için bir sorun yoktu. Sabaha kadar bekleyebilirdi. Hatta istediği kadar beklerdi. Bunun için sonsuza kadar zamanı vardı nasıl olsa... Pietra biraz etrafta dolaştı. Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldığı için her taraf rahatlıkla görülüyordu. Hoş hiç ışık olmasa bile Pietra keskin vampir gözleriyle her ayrıntıyı rahatlıkla görebilirdi. Her santimetrekareyi inceledikten sonra, hiç ihtiyacı olmadığı halde oradaki oturaklardan birine oturdu. Ormanın büyük bir kısmı rahatlıkla görülüyordu. Ya da en azından Pietra için bu böyleydi. Bir süre orada oturup sessizliği dinledi. Tam dalmıştı ki sessizliği bozan ayak sesleriyle başını kaldırdı ve omuzlarını dikleştirdi.
“Geleceğini sanmıyordum.” Pietra’nın yumuşak sesi meydanın boşluğuna yayıldı. Başını çevirmemişti ama kimin geldiğini tahmin ediyordu. O sırada aldığı kan kokusuyla boğazı bir kez daha susuzlukla yandı. Pietra güçlükle nefesini tutarken, ayak seslerinin sahibi konuştu:
“Ben de sanmıyordum. Hala da neden geldiğimi bilmiyorum ama geldim işte.” Chelsea’nın o meydan okuma tınısı taşıyan sesi Pietra’nın kulaklarına doldu. Bu sesi duymayalı çok uzun zaman olmuştu. O anda Pietra, Chelsea’yi ne kadar çok özlediğini bir kez daha fark etti. Bugüne kadar hissettiğinden çok daha yoğundu özlemi. Pietra yavaşça ayağa kalktı. Arkasını döndüğünde eski dostunu gördü. Aynı anda eski hatıraları da zihninde canlandı. Bu hayatı seçmeden önceki tüm vaktini birlikte geçirdiği tek arkadaşıydı Chelsea. İşledikleri en masum suçlarda bile birbirlerini korumaya çalıştıkları, sınavlarda bilgi alışverişinde bulundukları ve birlikte gülüp eğlendikleri tüm o günler gözünde canlandı. Fakat tüm bugünler artık çok eskide kalmıştı. Geçmişten sıyrılıp bugüne döndüğünde anıların nahoşluğuyla soğuk dudaklarına ufak bir gülümseme yerleşti. Birkaç adım atarak Chelsea’nin onu daha iyi görmesini sağladı. Işık Pietra’nın parlak kırmızı gözlerine vurunca, Chelsea’nin hafifçe irkildiğini hissetti. Sessizliğin uzamasından sıkılan Pietra yarım gülüşünü korumaya gayret ederek konuştu:

“ Geldiğin için teşekkürler. Yüzündeki endişenin sebebi ben miyim?” Bunu söyledikten sonra gülümseyişi hafif bir sırıtışa dönüştü. Ama Chelsea pek eğlenmiyordu. Yüzü gayet ciddi ve soğuktu. Onun bu ukala tavırlarına sinirlenen Pietra kendini rahatlatmak için refleks olarak derin bir nefes aldı. Boğazı bir kez daha yanmıştı.
“Beni neden çağırdın Pietra?” Chelsea’nin soğuk sesi ortamın gerilimini daha da arttırdı. Sesindeki sabırsızlık ve tiksintiyi duymak için bir vampir olmaya gerek yoktu. Gayet rahat fark ediliyordu. Artık iyice öfkelenen Pietra’nın yüzünden zoraki sırıtışı silindi. Chelsea’ninkinden daha katı ve soğuk bir sesle cevap verdi. Ses tonunda hafif bir alay vardı:
“Sakin ol Chelsea! Telaşlanma. Senin, kanatsız iyilik meleği efendilerine geç kalmanı ben de istemem!” Chelsea’nin öfkesi iyice artmıştı. Bunu fark etmek çok kolaydı. Yumruklarını sıkmış, kaşlarını çatmıştı. Boynundaki damar atıp duruyordu. Boynundaki kanın akışını hisseden Pietra iyice susamıştı. Öfkesi ve susuzluğu birbirine bağlı hareket ediyordu. Chelsea’nin biraz daha sert çıkan sesi alanı doldurdu:

“Bak Pietra, buraya taraf kavgası yapmaya gelmedim. İkimiz de kendi taraflarımızı yıllar önce seçtik. Bunu tartışmanın bir anlamı yok.” Pietra’nın susuzluktan dolayı sınıra dayanmış öfkesi bu sözlerle sınırı iyice aştı. Pietra artık kendini kontrol edemediğini düşünüyordu. Sakin olmaya çalışıyordu. Eğer bir hata yaparsa bunun acısını sonsuza kadar çekeceğini biliyordu. Yine de dişlerinin arasından tıslarcasına konuştu:

Haklısın Chelsea! İkimiz de taraflarımızı seçtik. Sen gökten inen, kanatsız iyilik meleklerine yalakalık etmeyi seçtin! Ben ise asaletin ve gücün tek efendisi olan Karanlık Lord’uma hizmet etmeyi...” Cümlesinin sonuna doğru sesi iyice yükselmişti. Öfkesi her geçen saniye daha fazla artıyordu. Kendini kontrol etmesi gerektiğini biliyordu. İradesini, Chelsea’nin cezbedici kokusuna ve iğneleyici sözlerine karşı korumalıydı. O sırada Chelsea konuşmaya başlamıştı:

“Yalakalık ha! Bana yalaka diyene bir bakar mısınız?! Asıl senin yaptığın yalakalık. Ben kimse için bilgi toplamıyorum. Sadece kendim için doğru olanı yapıyorum. Sen ise o Lord dediğin kişi için her pisliğe bulaşıyorsun! Benim tanıdığım Pietra değilsin artık! Sen kendi zevklerin uğruna masum insanları öldüren, onları acımasızca katleden bir katilsin! Sen ---“ Chelsea cümlesini tamamlayamadı. Bulundukları meydandan tiz bir çığlık ve kısık ama keskin bir hırıltı duyuldu. Çığlık uzun sürmedi fakat hafızalara kazındı. Pietra öfkesine ve susuzluğuna yenilip kendini Chelsea’nin üzerine atmıştı. Bir dakika sonra öfke ve susuzluk yok olup yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Pietra sendeleyerek yerinden kalktı. Chelsea parçalanmış, soğuk ve kaskatı bir bedenle yerde yatıyordu. Ölmüştü. Pietra, bir zamanlar en güzel günlerini birlikte geçirdiği, tüm sırlarını paylaştığı hayattaki tek dostunu kaybetmişti ve bunun tek sorumlusu kendisiydi.

Pietra birden Chelsea’nin son sözlerini hatırladı. Onun ölümüne sebep olan sözlerini... “Ben gerçekten de bir katil miyim?” Zihninde beliren sorusu Chelsea’nin cansız bedeninde yanıt buldu. Yanına gidip ona dokunmak istedi. Fakat bunu yapabilecek gücü yoktu. Son kez yerde yatan dostuna baktı ve ormana doğru koşarak oradan uzaklaştı.



**Başka bir sitede yapmış olduğum RPdir. Sorun olmaz sanırım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Monica Schafer
Dungeon Master
Dungeon Master
Monica Schafer


Kadın Kan durumu : Safkan
Mesaj Sayısı : 1384
Kayıt tarihi : 19/12/09

Doutzen. Empty
MesajKonu: Geri: Doutzen.   Doutzen. I_icon_minitimeCuma Şub. 12, 2010 4:04 pm

out: Hayır sorun olmaz hoş geldin:)


Uzunluk: 20/20
Akıcılık:15/20
Betimleme:15/20
Renlendirme20/20
İmla ve Anlatım bozukluğu: 16/20

seksen altı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://holdric-legend.my-rpg.com
 
Doutzen.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Holdric Legend :: Rp dışı :: Karakter Onaylama-
Buraya geçin: