Etrafını şaşkınca izliyordu.Herkes sanki bu çok doğalmış gibi davranıyordu.Bu nasıl olabilirdi?Bunca insanın ölmesi nasıl bu kadar doğal olabilirdi?Bunu yapmayı gerçekten istemiyordu.Ama daha önce insan kanının tadına bakmıştı ve buna bayılmıştı.Yine de canavar olmak istemiyordu. “Ya James’i de öldürmek istersem?”diye düşündü umutsuzca.Omzuna dokunulunca irkildi.
“Mel hadi kendine gel biraz.Burada saklanmak zorunda değiliz.Rahat ol.”
“Ben canavar olmak istemiyorum…”Bütün gözlerin ona çevrildiğini görünce şaşırdı.Fakat sonra neden olduğunu anlamıştı.İstediğin kadar sessiz ol seni duyarlar.Bunu sevmemişti.Hala alışamamış olmasına diğerleri şaşırıyorlardı.Ama Mel böyle olmayı istememişti.Eğer…Eğer o gece ona Jack-en yakın arkadaşının sevgilisi- saldırmasaydı o böyle üzgün olmazdı.
“Beni üzüyorsun ama Mel.Hem burada böyle konuşmamalısın.Burada hiç insan yok.”Erin yalan söylüyordu.Burada insanlar vardı.En azından ruhları…Mel onları görmeyi istemiyordu ama bunu istemeyerek de olsa yapıyordu.Kim bilir kaç tanesi buradakiler tarafından öldürülmüştü.Bunu düşünmek istemiyordu.Kafasını salladı.Bir anda önündeki karartıyı görünce irkildi.
“Onunla konuşmak istiyorum.”Yine gelmişti.Son zamanlarda –vampir olduğundan beri- peşini bırakmayan ruhlardan biri yine onunla konuşuyordu ve birini gösteriyordu.Mel sanki bir refleksmiş gibi yarı şeffaf elin gösterdiği yöne baktı.Sarışın ve gayet yakışıklı bir çocuk.Ona gerçekten çok yakışıklı gelmişti ve gülümsemesine hakim olamadı.
“Sana ne yaptı?”Mel’i ruhlarla konuşurken kimse duyamıyordu.En azından onlarlayken aslında yalnızdı.
“Senin daha sonra insanlara yapacağın şeyi.Beni,eşimi ve çocuklarımı öldürdü!”Hayaletin sesi gerçekten de korkunçtu.Ona dokunabilseydi kesinlikle sarılabilirdi.Ama bunu yapmaya korkardı da…
“Ben kimseyi öldürmeyeceğim!”Mel bağırmıştı.Hayalet ise sanki hiçbir şey olmamış gibi yerinde duruyordu.Normal biri olsa kesinlikle geri bir adım atardı veya yanından kaçardı.Ama o sadece ona boş boş bakıyordu.Kıpkırmızı gözleri hayaleti şöyle bir süzdü.Baştan aşağı parçalanmış kıyafetler,solgun yüzü ve…Ve boynundaki iz…Mel bir an titredi.Üşümemişti –bu zaten mümkün değildi- ama titremişti.Bunu neden olduğunu hemen anlamıştı.Hayalet içinden geçip gösterdiği adama doğru süzülmeye başladı.Mel onu takip etti.Bunu yapmak istemiyordu ama hayalet için gerçekten üzülüyordu.Bunun daha önce mümkün olabileceğini sanmıyordu ama gerçekten de bir ölü için üzülüyordu.Yakışıklı çocuğun yanına geldiğinde durdu.Ona ne diyecekti?
Buraya oturabilir miyim?”
“Ahh ona kibarlık etmesene!O da senin gibi bir katil!”Mel sinirle hırladı bunu şu aralar çok sık yapıyordu.
“Kiminle konuşuyorsun?Bu arada oturabilirsin.Ben Dean.Ve sen de…”Dean’ın sesi kesilince şaşırdı.Neden bir şey dememişti.”Hayaletlerle konuşan kız…”Mel otomatik olarak etrafına baktı.Başka bir hayalet yoktu.
“Bendim merak etme.İnsanların veya vampirlerin,kurtadamların vesayre işte herkesin aklına girip konuşabiliyorum.Onlara hükmedebiliyorum.”Mel bunun gerçekten güzel bir şey olduğunu düşünüyordu.Biri seni görürse onu bir anda kendine çekebilir veya ona bütün olanları unutturabilirdin.Hafifçe gülümsedi.Hayaletin yanlarında olduğunu unutmuştu.
“Lanet olsun konuş onunla!”
“Özür dilerim…” Mel gerçekten de üzgündü.Dean’a döndü.
“Burada senin daha önce öldürdüğün biri var.Seninle konuşmamı istiyor.” Mel Dean’in yüz ifadesini çözememişti.Kızgınlık ve şaşkınlık arası bir ifadeydi.Derin bir nefes alıp sordu.
“Ne soracağım?”
“Sadece aileme yaptıklarının cezasını çekeceğini söyle…”Mel gerçekten de korkmuştu.Ama bunu Dean’e söylemezse bu sefer de hayalet onun peşini bırakmazdı.
“Ne diyor?”
“Sadece şunu bilmeni istiyormuş.Ailesine yaptıklarının hesabını soracakmış.”Mel hayalete son bir kez baktı.Yok olduğunu görmek onu biraz da olsa rahatlatmıştı. “Ne oluyor?”Dean’ın sesi kafasında yankılanınca irkildi.Sonra toparlandı.
“Gidiyor…Onun için çok üzücü olmalı…”Dean’ın sinirlendiğini görünce şaşırdı.
“Gerçekten ona inanıyor musun?Ben onu öldürdüğümde o da benim ailemi öldürmüştü.Ama ben hiçbir zaman kalkıp bir ‘kapı’ya şikayet etmedim onu !!!”Mel “kapı” kelimesini duyunca şaşırmıştı.Gerçekten de bir “kapı” mıydı?Bu iyi miydi kötü müydü?Bunu gerçekten bilmek istiyordu.Tam bir şey soracakken Erin’ın tatlı sesini kulaklarında hissetti.
“Heey demek Dean’la tanıştın.Ne konuşuyorsunuz bakalım?”Dean tam ağzını açmıştı ki Mel ona söylememesi için kafasını hafifçe yana salladı.Dean göz kırparak karşılık verdi.
“Ne konuşabiliriz Erin.Birbirimizi tanıyoruz.”Mel şimdi Dean’ı daha iyi inceliyordu.Gerçekten sapsarı saçları vardı.Hep sarışınlardan hoşlanmıştı zaten.Teni diğer vampirlerle kıyasla daha pürüzsüz ve beyaz görünüyordu.Gözleri kıpkırmızı olmasına rağmen yine de çok yakışıklıydı.Ondan gerçekten de çok hoşlanmıştı.Erin’ın bakışlarını üzerince hissedince ona baktı.
“Erin öyle bakma.”Mel gerçekten utanmıştı.Kızarabilseydi herhalde domates kadar kırmızı olurdu şimdi.Ve bunun olmasını gerçekten de istemezdi.Utandığının belli olmaması vampir olduğundan beri en sevdiği değişiklikti.Daha önce hep kızardığı için duygularını asla saklayamazdı.
“Tamam tamam.Sustum.Ben sizi yalnız bırakayım…”Erin Mel’e göz kıptıktan sonra yanlarından ayrıldı.
“Ne tatlı kız değil mi?Onu ne zamandır tanıyorsun?”
“Aslında okuldan arkadaşım.Çok sevgili vampir arkadaşım.Sevgilisi olmasa daha iyi olurdu ama…O zaman da belki de yemeği olurdum onun…”Dean’ın kafası karışmış gibiydi.Silkelenip toparlandı.
“Seni de mi arkadaşının sevgilisi sayesinde vampirsin?”Mel şaşırmıştı.Yüzünün şeklini tahmin edebiliyordu.Bu çocukla ortak yönlerinin olması hoşuna gitmişti.Bu çocuğu gerçekten hoşlanmıştı.
“Sen de mi?Bu gerçekten de çok ilginç.Ortak yönlerimiz olması güzel…”Dean’ın gülümsemesi karşısında gerçekten de büyülenmişti.Dişleri kelimenin tam anlamıyla bembeyazdı.Sanki etrafı aydınlatan bir ışık gibiydi.
“Vampir olmanın en kötü yanı ne sence?”Dean’ın onunla konuşmak istediği çok belliydi. “İnanamıyorum.Benimle gerçekten konuşmak istiyor.”düşünceler kafasından geçerken başka bir ses duydu.”Seni duyabiliyorum.”Yüzünü doğruca Dean’a baktı.Ukala bir şekilde gülüyordu.Mel ise utancından yüzünü ellerinin arasına aldı.
“Utanmana gerek yok.Mel’di değil mi?”
“Evet..”Yüzü hala ellerinin arasındaydı.Utancından yerin dibine girmek isterdi şimdi.
“Mel gerçekten utanmana gerek yok.Gerçek şu ki…Ben de senden hoşlandım…”Mel Dean’a baktı.Şimdi de o yüzünü saklıyordu.Sessizce güldü.Dean da kafasını kaldırıp ona baktı ve ona doğru yaklaştı.Dean sanki onu kendine çekiyor gibiydi.Mel de yaklaştı.Şimdi aralarında sadece birkaç santim vardı.Dean ona iyice yaklaştı ve soğuk dudaklarını Melinda’nınkilere bastırdı.
Başka bir Rp yazmayı planlıyordum ancak muhtemelen birkaç gün çok az girebileceğim bu yüzden bir an önce puanımı belirteyim dedim.Rp bana aittir.Kendimi bir kız yerine koydum