Igor Ianevski
Banned
Rp Partneri : Ben Sakalımla Evliyim Kan durumu : Safkan Mesaj Sayısı : 233 Kayıt tarihi : 30/03/10 Yaş : 30 Lakap : Kimse beni tanımaz. Oğlum hariç bana herkes "Esrarengiz büyücü" der. Fakat beni bakanlıktan tanıyan eski arkadaşlarım "Koca Şapka Igor" Lakabını takmıştır.
| Konu: Durmstrang'ın Onuru Salı Mart 30, 2010 11:21 pm | |
| Gecenin kör karanlığında sakalımı burup,yıldızları izliyordum.Hogwarts'a transfer olacak bir delikanlının nevsini kaybetmesini istemiyordum.Burada iyiydim fakat ölüm yiyenler Durmstrang'ı rahat bırakmıyordu.Açıkça söylemek gerekirse yedinci sınıfta olduğum için Hogwarts'a beni göndermeleri anlamsızdı.Zaten bir sene sonra mezun oluyordum!Onları hissedebiliyordum,içimde bir yerdeydiler.Ölüm yiyen olmamı gösterebilecek herhangi bir açık,kellemi soğuk asanın ucuna bırakabilirdi. Bunun olmasını istemiyordum. İşte bu yüzden Hogwarts'a gitmeliydim,duyduğuma göre Hogwarts'ın garip profesörleri ve işe yaramaz öğrencileri varmış.Bunları adam etmenin görevini benden başka kim üstlenebilirdi ki? Kirli kırmızı bavulumu giymiş ince sakalımı kesmiştim.Malum Hogwarts'ta sakal bir öğrenciye göre pek hoş karşılanmaz.Fakat Bulgaristan'da böyle değil.Durmstrang'ın her yerinde uzun saçlılar , kirpi bıyıklılar dolaşıyor.Aynaya bakıp kesilen sakalımı hasretle anıyor.Bir yandanda kendi kendime "Ne kadar yakışıklı olmuşum." diye söyleniyordum.İşin içine bıyık altında gülmek de eklenilebilir tabii.Ne de olsa öğrenciyiz,müdür değiliz ya Hogwarts'ı işletelim? Giderken büyük bir at arabası beni kapının önünde bekliyordu.Gitmeden evvel eski profesörlerime ve öğrencilerime "Hoşçakalın,unutmayın iyilere asla güvenmeyin ve asla inanmayın.." diye buyruklar konuşlandırıyordum.Bu söz Durmstrang'ın sloganıydı,gerçektende doğruydu bu saçma slogan.
Umarım Hogwarts'daki delikanlılar benim gizli bir kötü olduğumu öğrenince düşüp bayılmazlar..
At arabasına doğru giden taşlarla dizilmiş yola ve kayalara basarak ilerledim. At arabası tam karşımda duruyordu.Atların kişneyişleri kulaklarımın pasını silkmekle kalmıyor ayrıca Hogwarts'ın müdürlerinin seslerine benzetip kıs kıs gülüyordum.At arabasına binmeden önce bavulları yerleştirdim ve Durmstrang okuluna bağırdım "Görüşürüz....!!! Mektup bırakırım...!!!!" diye haykırdım.Aralarından bazıları ağlıyordu benim gittiğim için.Buna eski sevgilim Rose dahildi.Duygu sömürüsü yapmamak için koşar adımlarla at arabasının eskimiş ve araları paslanmış koltuğuna zıpladım ve arabacıya bağırdım "...Ahheyaa!!..." Boğazımda yumruk vardı,ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.Fakat ağlamamalıydım,ben rütbeli ve itibarlı bir Bulgar öğrencisiydim. Sadece kıytırık bir okula transfer oluyordum o kadar.
Hogwarts'a yolculuk umduğumdan çok..çok uzun sürdü.Yolculuğumda bir kitap yazmıştım "Day of the patience." (Türkçe = Sabır günü) Kitabımda yolculuk öncesi yaptığım duelloları ve kazandığım quidditch kupalarını sıralamıştım.Gerçekten çok harika bir kitap çıkmıştı ortaya.Geceler gündüzler geçti ve o Hogwarts'ın sihirli ve kıytırık kapılarından birine varmıştık.Arabanın penceresinden kafamı uzattım ve "Ahh.. Ah.. Kıytırık büyücülerin okuluna hoşbulduk.." demiştim küçümsercesine.
Gıcırdayan kapıdan aşağı indiğimde ihtişamlı dev gibi bir okul vardı yanıbaşımda.Hogwarts'ın bu kadar büyük olduğunu söylememişlerdi.Resmen hayal kırıklığına uğramıştım.Kitabımı cekedimin içindeki bir bölmeye koymuştum.Sığdıramamıştım yarısı bükülmüş bazı yerleride sayfadan kopmuştu. Seçileceğim odada yapıştırırım diye var sayarak aldırmadım. Arabacı benim gözümün içine bakıyordu. Yine bu paragöz ahmaklardan birine raslamıştım. Resmen para dileniyordu,bahşiş için sözsüz yalvarıyor gibiydi. Bavullarımı indirip arabacıya baktım ve "Arabacı,gel bakalım bu bahşişin delikanlı." demiştim. Bahşiş için 2 knut vermiştim,aslında vermesemmi diye de düşünüyordum. Çünkü yol boyunca sallandıra sallandıra götürmüştü. Kitabımı yazarken bir anda arabanın yana kayması kalemimin kaymasına neden oluyordu. Bazen sinirlenip " Yavaş kullansana sersem!" diye bağırınıyordum.
Bazı birinci sınıf çaylaklar sinirimi bozuyordu. Etrafta dolaşıp gerçekten saçma büyüler yapıyorlardı.Kıvılcım çıkarma olsun,kağıttan uçak uçurma olsun gerçekten saçmaydı bunlar. Benim için en önemli olan büyü "Avada Kedavra".Ölüm laneti,bu büyüyü yapmak için can atıyordum Durmstrang'ta öğrendiğim büyüyü burda nefret ettiğim birine yapacaktım.Fakat en çok korktuğum şey "Azkaban" hapishanesiydi.Ordan kaçmak neredeyse imkansız! Hogwarts'da geçirdiğim ilk gün bazı çaylak ve akılsız 5. sınıf Slytherin'lilerle dolaşmaktan başka birşey yapmamıştım. Gerçekten çok sinir bozucuydu. Yasak orman denilen bir yer varmış,bu ormanda yaşayan canlıların insanlara zarar verdiği için Hogwarts müdürlüğü bu ormanı yasaklamış.Bu yasak benim umrumda bile değildi.Gece yatmak için misafir odalarından birinde kalmak zorunda kaldım.Neymiş efendim seçmen şapka'nın seni seçmesi için toplantı yapılması gerekmiş.Yok böyle birşey! Hepsi palavra,işgüzarlıktan başka birşey değildi.Bavulları yerleştirmek için misafir odasına doğru adımlarımı attım.Garip hareket eden merdivenlerden çıkmıştık.Bunlardan Durmstrang'ta da vardı fakat en alt katta olduğu için sadece birinci sınıflar faydalanabiliyordu.Bizse yükümüzü kendimiz taşıyor kendimiz çıkıyorduk bitmeyen körpe merdivenleri.
Ertesi sabah uyandığımda şöyle bir etrafı kolaçan etmeliyim demiştim.Sakalımın yenisi çıkıyordu,kökünden göstermeye başlamıştı bile! Zaten benim için değerli olan üç şey var.Birincisi sakalım ikincisi asam üçüncüsü Avada Kedavra.
Yasak orman'ı gerçekten çok merak ediyordum.Bir kaçamak yapmak için Yasak Orman'ın giriş bölgesini bulmalıydım.Halbuki Yasak Orman sadece öğrencilere yasak.Konuklara değil ki! Ben sadece bir konuktum,henüz öğrenci olamamıştım,seçmen şapka mazeretiyle..
Bir cüce bekçinin ordaki ormana doğru ilerlediğini gördüm.Yasak orman'a doğru ilerliyordu.Peşinden koşturdum ve "Hey,ufaklık buraya gel bakalım nereye gidiyorsun?" demiştim.Aslında sandığım gibi ufaklık değildi.Onun kocaman bir bıyığı vardı.Bir cücenin iksir öğretmeni olduğunu nerden anlayabilirdim ki?
Cüce profesör bana doğru ilerledi kızmış gibi görünüyordu.Birinci adamını attı,ikinciyi attı ve parmağıyla beni işaret etmişti "Sen! Yabancı bu okulda seni tanımıyorum ve tanırsam zaten olacakları bil,ben iksir öğretmeni Jack ve seni öğrenci olarak gördüğüm anda bina puanından tam tamına on puan azaltıcam sersem yabancı!" Bunu duyduğumda şok olmuştum.Profesör olmasaydı onu oracıkta Avada Kedavra ile yere yığabilirdim.Fakat yasak ormana doğru ilerlediğini gördüğüm için "Özür dilerim efendim sadece burdan geçiyordum." diye saçmalamıştım. Profesör,zar zor oynatabildiği başını geriye çevirip yasak ormana yürümeye devam etmişti. Bense geri koşturup bir Elf heykelinin yanına saklanmıştım. Birkaç şişko Ravenclaw öğrencisi bana bakıp "Sersem." demekle yetindi.Onlara öyle bir bakış atmıştım ki kendi aralarına "Oaa,oaa hadi hemen burdan gidelim!" dedikleri anlaşılıyordu.Profesör'e kafamı çevirdiğimde kapıdan çıkmıştı bile.Gerçekten Yasak Orman'a doğru ilerliyordu.O minik ayakları benim için çok şey sarf ediyordu.Peşinden usulca yaklaşmıştım ve içimden mırıldanıyordum "Hadi küçük adam..hadi bana yolu göster..!".Profesör bir an durdu ve arkasına bakmıştı.Bende nasıl saklandığımı bile bilmiyorum aniden kaçıvermiştim. Korku ve hız birbirine yaklaşınca böyle bir şey ortaya çıkmıştı.Profesör o küçücük minyon ellerini küçücük cebine soktu ve değerli bir altın saat çıkardı.Saatin kapağı vardı ve sanırım saf altından yapılmıştı. Profesör saate baktı ve "Ouh! Ammada geç olmuş yahu,ben Yasak Orman'dan hızlıca dere otlarını toplasam çok iyi olacak." demişti.O küçücük ayaklarını sağa sola götürerek hızlı hareket ettiğini sanıyordu ufaklık.Halbukü aynı hızdaydı ve çok komik gözüküyordu.Yürürken harcadığı çaba onun terlemesine neden oluyordu. Gülmemek için kendimi zor tutmuştum ve Profesörün peşinden emeklemeye başladım. Usulca aralardan geçtik ve her tarafı ot ve ağaçla kaplı dev gibi bir seraya girdik. Profesör Jack,sanırım aradığını bulmuştu. Birkaç ot topladı ve yine o komik koşuşunu yaparak,sınıfına geri gitti. Bende yasak ormanın dibindeki serayla başbaşa kalmıştım.Burada dev gibi insan yiyen çiçekler vardı. Bazı örümcekler kafeste duruyordu ve insan kafasını kaldırdığında yukarda sallanan yarasalar insanın dikkatini çekiyordu. Gerçekten çok ürperticiydi. Bir yarasa bana doğru geldi ve "Crucio!" diye bağırdım. Yarasa birden kendini yerde buluvermişti. Çığlıklar atıyordu bende çığlığından çok hoşlanmıştım ve kısa bir gülüş attım ve yarasanın kafasını o koca botlarımla ezmiştim. Yarasa kanı ayakkabılarıma bulamıştı,avcumu açtım ve ayakkabıma sürdüm.Daha sonra avcumun içini yaladım ve yarasa kanının tadını içimde hissettim.Gözlerim dönmüştü kanın tadından. Kirpi gibi olmuş sakalımı burmuştum ve ilerledim. Seranın sarmaşıklarla süslenmiş küçücük kapısından dışarı çıktım. Dışarı çıkarçıkmaz ormanın içindeydim. Bu kadar kolay erişebileceğimi bilmiyordum. Orman tamamıyla karanlık ve ürkütücüydü. Fakat benim için o kadarda korkunç değildi. Nelerle karşılaşmıştım ben bu ağaçlardanmı korkacağım?! Asam elimde ilerlemiştim,çıkabilecek herhangi bir yaratığa Avada Kedavra sözcüğünü fısıldamak istiyordum. Fakat baykuş sesinden başka hiçbirşey yoktu. Sadece baykuş sesleri ve bazı kuşların kanat çırpışlarının oluşturuğu ses vardı. Birden baykuş sesleri yükseldi ve kulağıma çığlıkla geldi. Artık öylesine baykuş çığlığı geliyordu ki dizlerimin üstüne çökmüştüm. Kulaklarımı yarasa kanıyla boyanmış ellerimle kapamaya çalışıyordum fakat yine bir yer bulup içeri giriyordu o korkunç ses. Biraz önce yarasaya yaptığım Crucio lanetinden beterdi bu çığlıklar. Kulağımın içini kemiriyor beynimi yerinden oynatıyordu. Sonra birden tüm sesler kesildi ve sadece bir dev örümceğin çığlığı duyuldu. Boyu neredeyse benim iki katımdı. Durmstrang'ta en sevdiğim profesörlerden birisi Jim'di bize öldüren ve bayıltan bütün lanetleri öğretmişti. Tabii ki ben profesörün en gözde öğrencisiydim. Hem dersi dinleyişimle hem yaptığım yetenekli lanetlerle. Örümcekle nasıl savaşacağımı iyi biliyordum. Tam karnına Conjunctivitis büyüsü yapmalıydım. Böylece dev örümcek haykırarak yere düşüp bayılacaktı. Örümcek bana doğru yaklaştı ve ayaklarıyla göğsüme vurdu. Asam yere düşmüştü fakat örümcek çok büyük ve güçlüydü yerdende kalkmak imkansızın ötesindeydi. Örümceğin ayağı o kadar ağırdı ki atıp kalkmak imkansızdı. Devasa örümcek benim sonumu getirmek için kıskaçlarını çıkarmıştı. Heralde beni öldürüp etimin keyfini çıkaracaktı. Fakat buna izin vermemeliydim. Celallenip "Durmstrang Adına!" diye bağırmıştım kimse benim kadar cesaretli olamazdı bu şartlar altında. Ah bir asamı elime alsaydım onun mezarını şuracığa koyabilirdim. Mezar taşıda onun kıskaçları olurdu. O ufacık cüce profesör birden boyu kadar olan kapıdan belirmişti. Sinirle örümceğin ayağına yumruk atmıştım. Sonum geldi diye dua ediyordum içimden "Yardım edin profesör!" diye haykırdım bücür profesöre. Fakat bana doğru adım attı ve "Sanamı yardım edeceğim. Bunların başına geleceğini biliyor olmalıydın. Yasak ormana geleceğini adım gibi biliyordum.Gel buraya Lily." demişti. Birden örümcek ayağını kaldırdı ve Profesör Jack'in yanına geldi ve eğildi. Profesör Jack bana zorla kafasını çevirdi ve "Bu lily benim evcil hayvanım.Pek evcil olmasada seviyorum bu kızı." demişti. Bende yerden kalkmaya çalışıp üstümü başımı silkmiştim.Üstüm çamurla dolu perişan haldeydim üşümüştüm. Profesör sinirli bir şekilde bakış attı ve "Bu sana ders olsun. Bu örümcek sihir aleminin en saldırgan örümcek türüdür. Fakat o beni seviyor bende Lily'i seviyorum.Seni gördüm çok yeteneklisin ayrıca Avada kedavra büyüsünü sakın Hogwarts'da uygulayım deme.Kendini kapının önünde bulursun." | |
|
Brenda Stormrage Hufflepuff 5. Sınıf & Bina Başkanı & Takım Kaptanı
Rp Partneri : İan Joseph Somerhalder (L) Kan durumu : Safkan.. Mesaj Sayısı : 510 Kayıt tarihi : 19/12/09 Yaş : 31
| Konu: Geri: Durmstrang'ın Onuru Çarş. Mart 31, 2010 7:39 pm | |
| Hayalgücü mevcut evet uzunda rp. 80* | |
|