Geçmişin izlerinin, acı yakarışları vardır zihinlerde. Uzun süre sessizliklerine gömülseler ya da kaybolmuş gibi görünseler bile, onlar aslında hiçbir zaman yok olmaz. Hatta ölümü tatmış olan bu dünya, bir kaç defa yoklukla yüzleşse bile o acılar ebediyetini göstermeye devam eder.
Evrenin bir başka boyutu olan zihinlerde mutlu anlar da barınır elbette ;ama ya kara bir delik tarafından yutulmuşlardır ya da acıların dikdatör dünyasının tutsaklığına boyun bükmüşlerdir. İşte Castiel'ın zihin yapısı tam da bu fikriyata inanıyordu. Acıların terbiye ettiği bunların hüküm sürmesini sağladığı geçmişi, onun geleceğinde nasıl bir kişi olacağını
bellirginleştirmişti.
Kendini bildiğinden beridir, yaşlı bir büyücünün aklını karıstıran gaddar fikirleriyle yaşamına yön vermeye çalıştı. Her ne kadar zaman zaman kendi düşünceleriyle çelişsede, bu fikirler sevginin tanımını kavrayamamış Castiel için tek takip edilecek hayat yoluydu.
Yaşamının hiçbir anında aile sevgisi tatmamış olan bu zatın, her ne kadar çabalasada sevginin tam olarak nasıl bir duygu olduğunu kavramamış biri olması hayli normaldi. Ailesinin onu neden yaşamlarına dahil etmediklerini ve bu ufacık duygu kırıntısından mahrum ettiklerini,yaşamı boyunca muamma kalmıştı ve bu belirsizliği giderememişti; çünkü onu büyüten ve yetiştiren ustası insancıl duygulardan dem vurarak bunu hep geçiştirmekteydi.
''Böyle giderse sersem,insanları eğlendirmekle meşgul olan şaklaban adikanlara(Büyücü) benzeyeceksin''
Bu azardan sonra ailesi hakkında ne bir soru sordu ne bir kelime söz etti; ama eninde sonunda Oswald bunu öğrenmeyi aklının ucuna koymuştu ve birgün bu gizemi çözecekti, yaşamındaki en temel amaçlarından biriydi bu...
Çok ufak bir yaştan itibaren, büyücülerin arasında büyü erbablığı üzerine eğitime yoğunlaşmış olduğundan ötürü de; sevdalı olmayı tadamamış biriydi. Zaten önemlisi onun hocası Rhuagh'tu ve onun kitabında sevgiye ve insancıl hiçbir duyguya yer olmadığı gerçeğini düşünürsek Oswald'ın duygularından arınık olması da bir hayli normal kaçıyordu.
Rhuagh ona büyüye ve güçe giden tüm yollardan bahsederken; büyüde güç elde etmek isteyenlerin lugat_ı kelamında insancıl duyguların hiçbirinin barınmamasının, hedefi tam on ikiden vurmak anlamına geleceğini söylerdi hep. Başlarda zihninin herbir zerresi bu öğüte tamamen karşı çıkmıştı, sonuçta o bir insandı ve hocasının zayıflık olarak nitelediği duygulardan bir kaçına sahipti. Merhamet gibi.
Yaşayan dünyanın şevkiyle körelmiş canlılara karşı barınan merhamet....
Dünya nimetleriyle gözleri dönen insanlığın sefilliği karşısında duyduğu hüzün ve tiksinme. Bunlar sıradan insanlara karsı beslediği duygulardı.
Castiel Eğitiminde ilerledikçe, çıkar amaçları da arttı. Hocasının istediği gibi bir öğrenci olmakta zirveye çok kısa bir sürede ulaştı. Öyle ki gücünü tam manasıyla ortaya çıkarmak içini, ruhunu şeytana satmaktan bile çekinmedi; artık güç onun için herşey olmuştu.
Bu hayatının en büyük yanlışlarından biriydi elbette; ama anlamak için baya geç kalmıştı. Ruhunu sattığı andan sonra gücüne güç ve şöhretine şöhret katmıştı katmasına; ama tahmin etmediği şey ya da hesaplayamadığı, bedenine bir kiracı yerleştirmiş olmasıydı ve bu kiracı çok kısa bir zaman sonra onu kendi evinden edecekti. Güç onu güçsüz düşürecekti....