Milly her sabah olduğu gibi bu sabahta yine aceleyle yatağından kalkmış ancak yüzünü yıkamaya ve üstünü değiştirmeye vakit bulabilmişti. Hazırlandıktan sonra çantasını sırtlanarak evden hızla çıkmaya çalışıyordu fakat babasıyla birlikte annesinin hatıralarıyla dolu olan evden ayrılamıyordu. Babası kolundan tutmuş elindeki reçelli ekmeği Milly'nin ağzına tıkmaya çalışırken Milly botlarıyla uğraşıyordu. Botlarıyla işi bittikten sonra aydınlık apartman dairesinin kapısını açtı ama kolundan tutan babasının sarsmasıyla üstündeki belirsiz dalgınlığı attı ve babasının uzattığı reçelli ekmeği, hoşuna giden paslı yangın merdiveninden inerek yemeye başladı. Bu yangın merdiveninden inerken kendini gökyüzünden aşağıya süzülüyormuş gibi hissediyordu. Kendini rüzgâra ve çilek reçelinin tatlı kokusuna bırakan Milly son iki basamağı fark edemedi ve elindeki ekmekle basamaklardan yuvarlandı. Çok sevdiği paslı merdivenin korkuluklarından tutarak güçlükle ayağa kalktı. Kalkar kalkmaz ise dizlerinin yandığını fark etti ve dizlerine baktığında kırmızı sıvının süzüldüğünü gördü. Lanet okuyarak çantasından mendil çıkarttı ve dizlerini sildi. Bir sokak ilerdeki eczaneden yara bandı almak için yavaşça ilerlemeye başladı. Aynı zamanda çantasından telefonu çıkararak arkadaşına '' patrona söyle bir kaza geçirdim biraz geç gelebilirim'' diye mesaj gönderdi. Telefonunu çantasına koyduğunda eczaneye 10 metre vardı ve önünden gelen sarı saçlı yakışıklı çocuğun mercan mavisi gözlerini pörtleterek dizine baktığını gördü. Bir anda utanarak yüzünü eğdi. Çocuk yaklaşarak nefes nefese ''Ne oldu?'' dedi ve Milly bu ilgi üzerine ''Düştüm'' deyiverdi. Yakışıklı gencin dizine doğru yaklaştığını gören Milly ürkerek geri çekildi. Bu tepki ile beraber çalıların arasından çıkan kocaman bir kurt gence saldırdı ve anında kafasını gövdesinden ayırdı. Milly'nin gözleri önünde olan bu olaylar karşısında Milly çaresizce çığlığı baştı ve olayın etkisiyle bayıldı.
Milly bir saat sonra sarsıntının farkına varınca bu sarsıntıya neyin sebep olduğunu öğrenmek için yattığı yerden doğruldu ve yumuşak tüyleri olan kocaman kurdun üstünde buluverdi kendini. Yaşadığının gerçek olduğunu anlamak için kurdu bir kez dürttü ve kurdun yumuşak bakışlarını görünce bakışlarını çevreye çevirdi. Çevresinde hiç görmediği ahşaptan evler, eski arabalar, çok sayıda büyük kurtlar ve yer yer 2–3 insan görüyordu. Anlam veremediği bu yer başka bir yerdi. Milly burada kendini nelerin beklediğini düşünürken kurdun silkelenmesi ile kendine geldi ve yere ayaklarını basar basmaz dizlerindeki ağrının geçtiğini farketti. Dizlerine baktığında ise kalın sesli birinin '' Kusura bakma; dizlerini yalamak zorunda kaldım çünkü tükürüğüm iyileştirici özelliğe sahiptir.'' konuşmasını duydu kafasını kaldırdığında ise kurdun yavaş yavaş insana dönüşen vücudunu gördü. Bunun üzerine korkarak arkaya doğru sendeledi ve çaresiz bir ifade ile '' Yaklaşma'' diye bağırdı. İnsana dönüşen kurt ise '' Üzgünüm yanında duran ve niyeti senin kanını emmek olan vampiri öldürmek zorundaydım. Benim görevim kimseye zarar vermeden vampir türünün sonunu getirmek. '' diye karşılık verdi. Milly ise gözlerini yuvalarından çıkartarak ''Vampir mi? Sen nesin? Ben neredeyim? İşe gitmem gerekiyor'' dedi fakat kurt adam bu sorulara karşılık '' Sen beni gördüğün için kurula gitmemiz ve bu durumu danışmamız gerekiyor. Bu bir sırdır ve sen bir insansın sana güvenemeyiz'' dedi. Milly kaçıyordu ki kurtadam kolundan sıkıca tuttu ve '' Sabırlı ol insan yemeyiz'' diyerek Milly'i kurula çekiştirdi. Kurul karşısına çıkan Milly '' Ben bir şey görmedim bırakın gideyim'' diye yalan söyledi fakat bu yalan işe yaramadı. Kurul ise Milly'i, çözüm bulana kadar burada kalmasını uygun gördü ve Milly için bir ev hazırlattı. Milly eve gittiğinde çantasını açtı ve içinde bulduğu telefonu alarak arama yapmaya çalıştı ama telefonu çekmediği için kimseyi arayamadı. ‘’Lanet olsun’’ diyerek ahşap evden çıktı ve bir arayış içine girişti.
Büyük kurtların gezindiği bu garip yerde ne yapacaktı, kimden yardım isteyecekti. Uzun bir yürüyüşten sonra nerede olduğunu bilmediği, çıkmaz sokağa gelmişti. Burada ne büyük kurtlar ne de başka insanlar vardı. Çıkmaz sokaktaki evlerin tamamı ahşaptı ve eski dükkânlardan oluşuyordu. Güneş çıkmaz sokağın ortasındaki bronzdan yapılma melek heykelini önüne almış batmak üzereydi. Son ışıklarını bir dükkânın vitrinini süsleyen Sibirya kurdu heykeli üzerinde toplamıştı. Milly’nin dikkatini çeken bu heykel, çok delici bakışlara sahipti. Birden güneş kayboldu ve çıkmaz sokağın lambasının açılmasıyla Milly kulaklarında uyuşma hissetmeye başladı. Bu dayanılmaz uyuşma onun iki büklüm olmasına sebep olmuştu. Bir dakika süren uyuşmanın ardından kafasını kaldırdığında vitrin camında ilk gördüğü kulaklarının yerini kurt kulaklarının aldığıydı. Dikkatli baktığında ise Sibirya kurdunun olmadığını görmüştü. Yeni kulaklarını elleyerek dükkânın içine girdi ve ‘’Kimse var mı?’’ diye bağırdı. İçerden ağır ağır gelen Sibirya kurdu kalın bir sesle ‘’Büroma hoş geldiniz’’ dedi. Milly kurdu görünce ‘’Sen vitrindeki Sibirya kurdusun. Nasıl olurda böyle gezebilirsin, sen heykeldin. Ayrıca burası büromu? ‘’ dedi. Sibirya kurdu ise ‘’ Talihsizlik diyelim; ben insandım ama kurul beni bu hale getirdi. Ayrıca burası bir hukuk bürosudur. Size nasıl yardımcı olabilirim’’ diye cevap verdi. Milly ise bu karışık durumlara alıştığı için hemen konuya girip yardım isteme gereği duyarak ‘’ Bir vampir ile kurdun çarpışmasını gördüğüm için beni buraya dünyadan kurul getirtti. Ben burada kalamam. Bu yüzden bir çıkış arıyorum bay…(?)’’ dedi. Sibirya kurdu ise ‘’Adım Alexander sizin adınız nedir?’’ dedi. Bu soru üzerine Milly ‘’Benim de adım Milly Selected’’ dedi. Sibirya kurdu bir süre sessiz kalıp Milly’nin yüzüne dalgın dalgın baktı ve Milly’nin bakışlarını önüne eğmesine sebep oldu. Bunun üzerine Alexander’in dikkati dağılarak ‘’Size yardım edeceğim. Beni iyi dinleyin. Planımız boyut kapısının olduğu binada gerekli taşı bularak boyut kapısını açmak. Ama bunu sabah olmadan başarmamız gerekiyor çünkü hem siz yavaş yavaş kurt olmaya başlıyorsunuz hem de ben sabahın ilk ışıklarıyla tekrar heykel oluyorum. ’’ dedi. Milly başıyla onay verdikten sonra Alexander ‘’O zaman gidelim’’ dedi.
Eski taştan binaya yaklaşırken Milly ‘’Sen hep böyle mi kalacaksın?’’ sorusunu sordu. Alexander ise ‘’hayır birine mühürlendiğimde ve o kişi de benden hoşlanıp beni sevdiğinde ben tekrar insan olmaya başlayacağım’’ cevabını vererek konuyu kapatmaya çalıştı. Kısa bir sessizliğin ardından taştan binanın köşesinde durdular. Alexander kapının önünde iki kurdun beklediğini görünce Milly’e ‘’Sen burada dur,ben onları oyalamaya çalışacağım.’’ Dedi ve asil bir tavırla kurtların yanına gitti. Milly uzaktan izliyordu fakat bir şey duyamıyordu ama gözlemlerine göre kurtlarla birlikte birsüre duran Alexander’ın bir şey yapmadığını fark ediyordu. İki kurdun birden insana dönüştüğünü gören Milly sessizce biraz yaklaşmaya başladı. Bu arada Alexander bir kurtadama saldırdı ve onu etkisiz hale getirdi öbürü ise birden kurda dönüşerek Alexander’ın üstüne atladı. Bunu gören Milly Alexander’ın yanına koştu. Alexander Milly’i görünce ‘’İçeri gir ve taşı bul! Oluşturduğu yolu takip et!’’ diye bağırdı. Milly tereddüt ederek içeri girdi taşı gördü fakat kuyruksokumuna giren bir ağrı ile yere düştü. Kalktığında ise kuyruğunun olduğunu fark etti. Kuyruğunu okşamaya başlamıştı ki Alexander ‘’Milly taşı kullan!’’ sesini duydu ve kafasını tanıdık gelen sesin geldiği yöne çevirdi. İlk gördüğü şey Alexander’in kusursuz, kaslı beyaz vücudu, çene kemikleri çıkık yüzü, siyah saçlı, mavi gözlü 16. yüzyıl Fransız soyluları olarak tarih dergilerinde gördüğü insandı. Milly bunun karşısında ‘’İnsana dönüşmüşsün’’ dedi şaşırarak Alexander ise kafasını eğerek ‘’Evet, insan oldum ama biraz daha burada durursak peşimizden gelenler olacak’’ dedi ve eline taşı alarak yolu oluşturdu. Milly’i yola doğru itti ve arkasını kontrol ederek kendi de yola doğru koştu. Milly parkın birine yüzükoyun düşerken Alexander sanki bu duruma önceden hazırlanmışçasına ayakları üstüne düştü. Milly’i kaldırmak için elini uzatan Alexander ‘’ Bak dünyada daha akşam olmamış’’ diye gökyüzünü gösterdi. Milly ise ‘’ Aynı gün içinde miyiz yani’’ diyerek şaşırdı. Alexander kafası ile onaylarken ‘’Benim insan oluşumla ilgili ne düşünüyorsun?’’ dedi. Milly utanarak ‘’Bilmiyorum’’ yalanını söyledi. Alexander bu cevabın üzerine ‘’Ben biliyorum. Birini sevdim, ona mühürlendim. O da karşılık verince yani benden hoşlanınca bu hale geldim’’ dedi ve Milly’nin utanarak önüne eğmiş olduğu yüzünü eliyle kaldırdı, kırmızı yanağına sıcacık bir öpücük kondurdu.