Phil yolculuğuna başlayalı daha 5 gün olmuştu ama varacağı yere çok yaklaşmıştı. Önceki yolculuğunu aklına getirince bu kadar hızlı gelebileceği aklının ucundan bile geçmemişti. Libya'dan kiraladığı zeplin ile Sahra Çölü'nün etrafında dönüp duruyordu. Saatine baktı. Saat 8'i 11 geçiyordu. Daha yarım saat vardı ancak kaçırırsa bir gün daha beklemek zorundaydı. Nasıl olduysa her seferinde yerini kendi aklından silmeyi başarmıştı. Phil zeplinin içini incelemeye başladı. Etraf çok pisti ama bu onu ilgilendirmiyordu. 3 saattir zeplinin içinde olmasına rağmen fark etmediği çok şey vardı. Bir çalışma masası ve önündeki sandalye, bir buzdolabı, bir yemek masası ve yanındaki 4 sandalye. Sonra kontrol panelini incelemeye başladı. Su seviyeleri mükemmeldi. İrtifa ise inişe hazır olmak için alçaktı. En son pusulaya baktıktan sonra saate baktı. Saat 8'i 40 geçiyordu. Ne yaptığını anlamasa bile zaman çok hızlı geçmişti. Gözünü kumların üstüne dikti ve 40-45 saniye boyunca gözünü bile kırpmadan izledi. En sonunda bazı kumların parıldadığını fark etti ve o bölgeye önceden hazırladığı bayrağını bir yay ile fırlattı. Bayrak tam parlayan kumların üzerinde dalgalanıyordu. Yere indi ve parıltı kayboldu. Bayrağın olduğu bölgeyi kazmaya başladı. 25 dakika sonra tahta zemini buldu.Tahta zemini üzerindeki kumlardan temizledi ve bunun bir zemin değil de bir kapak olduğunu fark etti. Kapağın metal bir kenarlığı vardı ve kenarlık paslanmıştı. Ortadaki kolu çekti, kapağı açtı ve içeri girdi. Birkaç basamak sonra kocaman salonu fark etti. Yerde el işi halılar vardı. Salon kumun altında olmasına rağmen 5-6 tane pencere vardı. Her pencere farklı manzara gösteriyordu. Girişte ise bir sürü kitap vardı. Hepsi kitaplığa dizilmişti. Birisi hariç. O kitap pencerelerin ortasında bir taş sütunun üstünde duruyordu ve neredeyse 25 santimetre kalınlığındaydı. Yanında ise bir tane deri koltuk vardı. 2 tane de taştan yapılma eski kapı eşiği vardı ancak kapı yoktu. Birinin içine girdi ve türlü türlü iksirler gördü. Diğer odanın içinde ise tamamen kitap vardı. Sonra taş sütunun üzerindeki kitabı hatırladı. O çok özel olmalı diye o kitabın yanına gitti. Kapağını açtı ve okumaya başladı. "İlk Yaşam" Bu kitap önceki hayatlarına ait olmalıydı. Kitabın yaprakları arasında bir sürü ayraç vardı ve üzerlerinde 1 den 48 e kadar sayı vardı. 48. ayracı açtığında başta "Kırk Sekizinci Yaşam" yazdığını gördü. Kitabın altında ise bir not vardı. Notta birkaç büyülü söz ile "Herhangi bir kitabı hafızaya almak için kitap elindeyken üstteki, şuana kadar yaşadığın anıları kitaba kaydetmek için kitap elindeyken alttaki büyülü sözleri söyle." yazıyordu. Kitabı eline aldı ve üstteki sözleri söylemeye başladı. Beynine aktarılan tonlarca bilgi yüzünden bayıldı ve yere düştü. Kaktığında ise deri koltuğun niye orada olduğunu anladı. Yerden kalkarken tepedeki saati fark etti. Saat daha 9 olmuştu. Bütün gününü bu kitapları hafızasına alarak geçirecekti ve geçirdi de. Her bilgi kitabını hafızasına alınca önceki yaşamında o kitabın içeriğiyle ilgili yaptığı şeyleri hatırladı. En son kitabı da hafızasına aldığında artık bir bilge olduğunu düşünüyordu. Bir kaç büyülü söz söyledi ve odadan kayboldu ve kapağın üstündeki kumların üstünde belirdi. "Kimliğimi saklamam gerek... Tek bir kişi hariç" dedi ve gülümsedi. Aynı büyülü sözlerin üzerine başka büyülü sözler söyledi ve zeplin ve bayrakla birlikte ortadan kayboldu ve kumlar eski haline geri döndü.