Gün yeni ağarmış güneş yeni bir güne merhaba demişti.Eva yatağından huzursuzca kalkıp pembe pofuduk terliklerini giydi.Yüzü şiş ve asıktı.Herhalde sabahın bu saatinde kalkmak onu sinirlendirmişti.Terliklerini sürüye sürüye banyoya girerken kapının yanında asılı olan nota gözü takıldı.Beyaz bir kağıda mavi bir kalemle yazılmış küçük bir not parçasıydı anlaşılan bu.Banyoya girip yüzünü yıkamaktan vazgeçip notun bulunduğu kapıya doğru yöneldi.
Yarın saat 8.00'de üç süpürgede buluşalım.Seni çok özledim.
Kağıdı eline alıp uzun bir süre ona baktı.Demek Charlie yaşıyordu demek hala ölmemişti.Ve Eva'nın bundan haberi yoktu.Acaba ne kadardır saklanıyordu? Ne kadar kaçmıştı?!? Ne zaman yakalanmıştı? Ve yine ne zaman kaçmıştı?!?Kafası aldığı bu notla karman çurman olurken hala elinde tuttuğu kağıdı buruşturup yere attı.Yüzünü buruşturup tekrar kağıda baktı.Pembe terliklerini sürüyerek değiştirdiği yola yani banyoya girdi.Aynaya bakmaksızın elini yüzünü yıkadı.Yanında duran mavi havluya yüzünü silip başını kaldırdı.Aynada ne görüyordu? Kesinlikle sinirli bir yüz.Mavi gözlerin içine birkaç yaş damlası birikmiş.Söylenecek bir sözde hemen aşağı kayabilirler.Dalgalı saçlar sanki ruh halini yansıtıyor.Ama aynada görünmeyen bir şey var ; Acıyan ve birine karşı kesinlikle nefret eden bir kalp...Aynaya düşmanca bir bakış atıp terliklerini sürtmeden banyodan çıktı.
Bugün yapmak istediği tek şey o lanet olası Charlie'yi bulup öldürmekti.Sinirli olduğunu belli eden adımlarla dolabının önüne geçti.Dolabın yer yer çatlamış olan ve gayet eski görünen kapakları çarparak açtı.Kıyafetlerin bulunduğu rafların önüne doğru eğildi.Bir kotu yırtıcakmış gibi aldı ve hemen onun üzerinde duran siyah t-shirt'ü..Kapağın kapaklarını kıracakmış gibi tekrar kapattı.Aceleyle üzerini giydi.Ayakkabılarınıda giyip odadan çıkarken aklında gelen soruyla yer bir oldu.
Eva Charlie'nin öldüğünü tahmin etmeye başlar başlamaz kaldığı yeri değiştirmişti.İzini kaybettirip şuan ki oturduğu yere taşınmıştı.Kaldığı eve oldukça küçük ve sıradan bir evdi.Kapıdan girilince hemen yanda evin boyutlarına uygun bir banyo.Onun yanında yine küçük bir salon onunda karşısında küçük ama işini gören bir mutfak.Charlie evini nasıl bulmuştu? Eğer o bulduysa izini kaybettiremediği ortaya gün ışığı gibi çıkıyordu.Belkide peşinde adamlar bile vardı ama Eva koca bir salak gibi bunun farkına varmamıştı.
Nereye gideğini bilmeden çıktığı yolda tedirginlik içinde yürümeye başladı.Mavi gözleri Charlie'yi kaybettiğini düşündüğü ilk günkü gibi olmuştu.Narin ellerini saçlarına doğru götürdü hafif bir çekidüzen vermeye çalıştı. Ne kadar başarılı olduğunu bilmeden yürümeye devam etti. Yarın saat 8.00' de üç süpürgede.Üç süpürge bir kaçak için fazla basit değil miydi? Belkide artık Char kaçmıyordu. Tabiki Eva'nın bunlardan haberi yoktu ki. Sabah yerini öğlene bırakırken Eva Çatlak Kazan'daydı.Öğlen yerini akşama bırakırken ise çaresizce evde.
Pembe pijamalarını giymiş yatağına uzanmış küçük evini ışıklarını kapatmıştı. Bu akşam bir Muggle'ı çekmek yapmak istediği son şey olurdu herhalde. Yatağına uzanmış mavi gözlerini kapatmıştı. Düşünceli gözler kapalıydılar şimdi. Yarın sabahı nasıl getireceğini düşünüyor bir cevaba varamıyor, boğuluyor , çareyi iri gözyaşlarını zorla tutmakta buluyordu.
-Eva sen aptalsın... Dedi kendini uykunun o sıcak kollarına bırakırken.Ertesi sabah saat 7.00'de programlanmış gibi kalktı. Char'ın onu en tatlı bulduğunu söylediği bir elbiseyi geçirken ne kaybedeceğini anlasın diyordu.Bu sefer ondan kesinlikle ayrılacaktı. Bu kadar acı çektirmeye hakkı yoktu.Tam vaktinde üç süpürgeye gitti.
Korkuyordu nasıl davranacağından korkuyordu.Kapıyı hafifçe araladı.Derin bir nefes çekerek içeriye girdi. İşte oradaydı sarı saçları, mavi gözleri ve elinde Eva'nın sevdiği bir demet kırmızı gülle... Onu bir demet çiçekle mi kandıracağını sanıyordu? Yoo Char bu kadar aptal olamazdı. Gözleri duygusuz, soğuk adımlarla masaya yürüdü.
-Ahh ne var Char?!? Ölmediğini söylemeye mi geldin?!? Yokluğuna alışmıştım... Dertsiz, tasasız, tek kelimeyle mükemmel günlerdi Charlie?!? Fazla zamanım yok... Sen ne söyleyeceksen çabuk söyle!!!
Bu cümlelerin hepsini onun canını acıtmak için söylüyordu.Gerçi onun canını acıttığı kadar hiçbir şey ona acı veremezdi.Char duydukları karşısında afallamış gibiydi. Birkaç saniye Eva'nın yüzüne baktı. Eva gözlerini lanet olası Char'dan kaçırarak başka yöne çevirdi.
- Birşey bilmiyorsun Eva. Hemde hiçbir şey.
Hadi yaa gerçekten mi? Demek ki onu habersiz bıraktığının farkındaydı. Ona gerçekten neden kızdığının farkında değil miydi? Yoksa hiçbir şeyi bilmiormuş numarası mı yapıyordu? Her ikisinde biriydi işte. Ama Char bunu savunma olarak kullanıyordu.Eva'da birkaç saniye onun suratına baktı. Ama soğuk ve öfkeli bir şekilde.
- Sahi mi? Sana neden kızgın olduğu mu azıcıkta olsa düşünsene Char? Ya da dur dur sen zahmet etme ben söyleyeyim Haber verme gereği bile duymadığn için!!! Yeterince açık mı? 1 Yıl tam 1 yıl senin öldüğünü düşünerek geçirdim Char... Merak ediorum hiç düşündün mü? Eva nasıldır? Zorda olsa bir haber yollasam? Ama sen düşünmezsin.. Sen kendinden başka kimseyi düşünmezsin... Sen... Sen bencilin tekisin..!
Gözlerinde birkaç yaş damlası birikmişti yine... Zorla sandalyeye tutundu bir an bayılacak gibi olmuştu. Bunları söylemek ona bile acı veriyordu. Ama Char sanki dünya onun etrafında dönüyormuş gibi davranıyordu. Char şaşırmıştı gerçekten nedeni bilmiyordu demek ki..
-Bbeen haber vermeye çalışttımm Evaaa amaa sanaa ulaşaamadım...Seen taşınnmıştın...
Mavi gözlerini yere dikerek konuşuyordu şimdi belli ki Eva'nın yüzüne bile bakmaya cesaret edemiyordu. Gerçekten mi üzülmüş müydü? Acı mı çekiyordu? Dünya tersine bile dönse asla..!
-D-ddün onu notu bıırakırken nasıl buldun Char?!?
Char yere diktiği gözlerini kaldırarak konuşmaya başladı.Cevabından emin gibiydi.
-Seni yaklaşık 3 ay önce Çatlak Kazan'da görmüşler.Tam 3 ay izini sürdüm Lil... Eva'yı yumuşatmaya çalıştığı zamanlar hep böyle söylerdi zaten..
-Ama sen çok tedbirli davranıyordun. Yakalamak, konuşmak çok zordu.
Eva'da gözlerini doğrudan onun gözlerine dikti.
- 1 yıl acı çekmişken 3 ay nedir ki Char?
Gözyaşlarını tutamayarak ağlamaya başladı. Char sandalyesinden kalkmış yanına gelmişti.Kolunu onun omzuna atmıştı ki Eva bir yılan misali tıslayarak bağırdı:" Dokunma bana!! Seni istemiyorum!!"
Char geriye çekilirken mahçup bir şekilde konuştu:"Otur lütfen..!" Eva...
Cevap vermeksizin oturdu.Kendisini iyi hissetmiyordu.Ama Char tam gücünü toplamışken konuşmak istiyordu:" Bak Eva sözümü kesmeden dinle. Sonra istersen git..! Arandığımı duydun değil mi? Ahh o lanet olası Tom'u ben öldürmedim. Ama kim inanır ki? Birkaç Ölüm Yiyen peşime takıldı gördükleri yerde beni öldürmek istediklerinden emindim. Biliyorsun onun en sıkı destekçisiydi. Gerçi öldürmek isterdin o ayrı mesele. Öldürülüşüne tanık oldum ahh o Johhn onu öldürdü. Bir düelloda..! Kazaydı... Ben ve Matt onların ikisine lanet gönderirken bizden seken lanet Tom'u vurdu. Laneti kimin gönderdiğini anlıyorsun değil mi? İşte öyle beni yakaladılarda duydunmuşsundur.Ama kaçtım o kaçıştan sonra 1 yıl. Beni kimse bulamayınca öldürdük süsü verdiler. Böylece konu kapandı."
Sustu... Eva cevaptan tatmin olmuş gibiydi.
-Ahh bu çiçekler senin için.. .Ben seni hala seviyorum.Eğer sende seviyorsan barışalım eğer bitti diyorsan sen bilirsin.
Eva sandalyesinde hızlıca kalkıp gidiyormuş görüntüsü vererek Char'ın karşısına geçti.Char başı eğik olduğundan görmüyordu.
-Heyyy dedi zorla gülümsereken :" Yoksa sen beni mi sevmiyorsun?"
Char şaşırmış ama ayağa kalkmıştı.Eva'nın açık kollarını kendi boynuna sarıp konuştu:" Böyle bir şey imkansız..!"
Her ne kadar bir süre daha inkar edecek olsada mavi gözler uzun zamandır böylesine içten gülüyordu.